O minik ellerinle selamla kutlu geleceği çocuk!… Sonsuzluğa sen de bir çengel at. Dantel dantel işle yarınların düş yorganını. Sevinç gözyaşların sulasın bahçemizdeki gonca gülleri. Yüreğindeki aydınlığın ışıltısını göklerimize ver. Dağılsın başımızın üstündeki kara bulutlar. Sen tohumlarında ve tomurcuklarında nice çınarlar saklarsın!… Sevgi merdiveninle bulutlara değer başın. Kâinatı kuşatan düşlerinde ve gecelere sığmayan rüyalarında ışığını dünden alıp yarınlara taşıyan koca bir gelecek saklıdır. Senin uçurtmalarındır bizi çocukluğumuzun gizlerine taşıyan. Uçurtma değil, sanki hatıralardır gök boşluğunda nazlı nazlı sallanan… Onlar şimdi sevgiyi, hoşgörüyü ve umutları taşıyor masmavi göklerimize. Eksik kalan yanlarımızı tamamlıyorsun güzel çocuk!… Düş yırtıklarımızı yamalıyorsun.
Senin, kelimelerle bir derdin olmaz ki güzel çocuk! Lügatinde sevgi, saygı ve hoşgörü başköşede yer bulur kendisine. Aynalarla dosttur süt kokulu yaşın ve gökleri delen o mağrur başın. Sevmelerin ve gönül vermelerin karşılıksızdır senin… Coşkun akar içinde büyüttüğün sevgi ve muhabbet ırmakların. Suskunlukların bile en büyük çığlıktır duyarlı kulaklarda. Senin yürek yankılarında gizlidir yarınların gölgesi. Bugünü kavrayabildiğince, hayatın sırlarını anlayabildiğince mutlu olacaksın. Yarının dünyasında ‘keşke’lerin olmayacak senin.
Senin gül kokulu dünyanda barut kokularına yer yok besbelli. Kan kırmızı ırmakların suyunu ta tepeden kesmek için doğdun. Dünyaya demokrasi dersi verdiğini sanan fakat bunda ikmale kalanlara, demokrasi renginde zulüm getirenlere en büyük dersi vermek için teşrif ettin dünyamıza. O gül kokulu nefesin bastırdı iğrenç barut kokularını. Gelişin milat olacak içimizdeki altın kaideli putların devrilmesi için. Gerçekler süslü kelimelerin ardına saklanamayacak bundan sonra. Sen haykıracaksın mazlumların yüreklerine gömdüğü münzevi çığlıkları. Mazinin deriliklerinden bulup çıkaracaksın yaşamın el değmemiş güzelliklerini.
Aklın tutsaklığından Hakk’ın nuruna sığınacaksın zaman bahçelerinde dolaşırken. Senin küçük dünyanda nice galaksiler saklıdır. Siz büyüdükçe bizim de hayallerimiz, yarınlara dair umutlarımız büyüyor, güven bir sarmaşık misali sarıyor gönül ağacımızı. Sizler büyüdükçe bizler küçülüyor, zamanın çarklarında iyice ufalıyoruz. Sırtında altın bir gelecek, kurşundan ağır bir dünya taşıyorsun sen. İzin verme dünyanı kirletenlere. Başlarında patlasın bombaları, barutları. Yüreğinde gül yüzlü isyanlar büyüt suni dünyalarına teslim olmamak için… Seni açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmek isteyenlerin önüne dikil o pörsümez çelik iradenle. Dününe, gününe ve önüne sahip çık, balık hafızası taşıma ne olur… Diri ve iri ol lokma lokma yutulmamak için… Demir gibi ol ki seni yutmak isteyenlerin azı dişleri kırılsın.
Aslında kimliği de, devleti de yoktur çocukların. Kimlikleri, sevgi ve hoşgörüsünü kaybetmemiş insanlıktır; devletleriyse bütün dünyadır. Dünyayı paylaşma, kapitale konma gibi bir dertleri de yoktur sevgi tomurcuklarının. Zira sevginin adresidir onlar. Masumiyettir onların posta kodu. Ne sırlar saklıdır donuk bakışlarında. Çocuk renkli bir dünyadır ruhun aynasında. O aynaya bakan, geçmişini görür orada. Kanat çırpar yarınlara, umuda.
Elleri toprak kokar çocukların. Güneşedir karanlıktan kaçan, aydınlığa varan yolculukları. Gönlünde keder barınmaz çocukların. Rüzgâra verirler bütün tasalarını. Eğilmezler, bükülmezler, kırılmazlar, dik dururlar zamana karşı. Yoksulluklarının bile farkına varmazlar çok kere. Her biri bir yıldızdır uçsuz bucaksız göklerde. Nefretleri ve kırgınlıkları camdaki buğu kadardır. Her mevsimde açarlar, baharı beklemezler çiçeklerini açtırmak için.
Sen koptun ya dünyamdan ey çocuk, büyük bir boşluktu bıraktığın… Mutluluklar pazara düşeli beri kalmadı deliksiz uykularım. Rüyalarıma sığmayacak kadar büyüdün sonraları. Beton binalar senin hissiyatını da kalıba koydu ne yazık ki!… Işığın kaynağı sandın kendini, güneşe döndün sırtını. Dünyalık senin de bürüdü gözlerini, gökyüzündeki rengârenk uçurtmaları bile görmez oldun. Sırların deşifre oldu aynalarda. Aynalar cam kırıklarına, cam kırıkları can kırıklıklarına dönüştü. Ben senin o yumuk yumuk ellerini, çocuk halini sevdim.