Günlerden beri on ülkenin Ülkemizdeki elçileri, bir tutuklunun (Kavala’nın) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı gereğince serbest bırakılması konusunda Dışişleri Bakanlığına başvurdular.
Bu doğru mu?
Kesinlikle doğru değil. Söz konusu elçileri, hangi ülkelerin elçileri olursa olsunlar, ülkemize böyle bir dayatmada bulunmalarına hakları yok.
Ancak, söz konusu elçilerin bu haksız çıkışlarına yanıt verirken, diplomaside kullanılan dil önemlidir. Çünkü haklı iken haksız duruma düşmekte söz konusudur.
Elçilerin haksızlıklarını dile getirirken, onların bağlı oldukları ülkeleri incitmemeye de özen gösterilmelidir.
Neden?
Dış alım ve dışsatımı genellikle o ülkelerle yapıyoruz.
Hangi ülkeler onlar?
Amerika, Almanya, Fransa, Hollanda ve diğer ülkeler.
Türkiye, ekonomik yönden bağımsızlığını kazanmış bir ülke değil. Petrol yönünde dışa bağımlıyız. Doğalgazı, elektriği, buğdayı, çeşitli gıda maddelerini, sanayi ürünlerini ve burada saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok maddeyi dış ülkelerden alıyor, onlar da, aldığımız miktarda olmasa da, bir şeyler satıyoruz.
Kişilerle olduğu kadar, ülkelerle de bağları tümden koparmakta yarar yoktur.
Dün, sanırım Cumhurbaşkanının başkanlığında bir kabine toplantısı yapıldı. Bu satırlar bir gün öncesinden yazıldığı için, toplantının sonuçlarını bilmiyorum.
Umarım, toplantıda, gerginleşen ortamı yumuşatıcı bir karar alınır ve uygulamaya konur.
Sözünü ettiğimiz on ülkenin büyükelçilerinin ülkemizden çıkarılması, o ülkelerin de bizim elçilerimizi uzaklaştıracakları kesindir. Başımıza, altından çıkamayacağımız büyük sıkıntılar açar bu durum.
Sabır, herkes için gereklidir ama ülkeyi yönetenler için daha çok gereklidir.
Halkın deyimiyle; ”Bir pire için, bir yorgan yakılmaz”
Haklı iken, haksız duruma düşmeyelim.