Malazgirt Zaferi edebiyatımızda değişik saiklerle uzun süre ihmal edilmiştir.
Malazgirt, Tanzimat ve Servet-i Fünûn Edebiyatı’nda hiç yoktur. Tarihe olan ilgisiyle bilinen ve Türk edebiyatında ilk tarihî roman olarak kabul edilen “Cezmi” romanını yazan, yine “Celâleddin Harzemşah” adlı tarihî bir tiyatro eserine imza atan Namık Kemal bile Malazgirt’ten bir kez olsun bahsetmez. A. Hamdi Tanpınar bu durumu eleştirir.
Cumhuriyet sonrasında “Anadoluculuk” fikrinin etkisiyle tarihçilerimiz Selçukluları keşfeder.Yahya Kemal’in bu konuda şahsî gayretleri olur. Bu konuda yazılar kaleme alır, konferanslar verir. Hatta “Alparslan’ın Rûhuna Gazel” adında bir de şiir kaleme alır. “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirinde Malazgirt’e ve o asil ruha göndermelerde bulunur.
Milliyetçi şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun “Malazgirt Destanı” Malazgirt Zaferi’yle ilgili yazılmış en bilinen eserdir. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın serbest tarzda yazdığı “Malazgirt Ululaması”, Hakkı Cengiz Alpay’ın “Alparslan ve Malazgirt Destanı” da Malazgirt’i ve Malazgirt Zaferi ruhunu şiir türünde yansıtan kıymetli eserlerdir.
Malazgirt Zaferi, Türk romanındaki yerini gecikmeli de olsa almıştır. Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun “Selçuklu Üçlemesi” olan “Kilit”, “Anahtar”, “Kapı” Malazgirt konulu edebiyata dair derin sessizliği bozar. Üçlemenin ilk kitabı olan Kilit’in başlangıcında Alpaslan’ı küçük yaşta Sarı Hoca’dan ders alırken görmekteyiz. Kilit, Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun “Dünki Türkiye” serisinin ilk kitabıdır. Roman Tuğrul Bey ve Çağrı Bey dönemindeki Selçuklu ile başlıyor .Yazar, serinin ikinci kitabı olan “Anahtar” adlı romana Alpaslan’ın ölümüyle giriş yapar. Olaylar Alparslan’ın oğlu Melikşah döneminde geçer. Bu kitapta Melikşah, Nizâmülmülk, Süleyman Şah, Hasan Sabbah gibi tarihî isimler çıkar karşımıza. “Kapı” “Selçuklu Üçlemesi”nin üçüncü ve son kitabıdır. Kılıç Aslan’ın sultan olması, Çaka Bey ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin yükselişi anlatılır bu son kitapta.
Malazgirt Zaferi deyince Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın “Malazgirt’in Üç Atlısı” ve Emine Işınsu’nun “Ak Topraklar”ını da unutmamak lâzım. “Malazgirt’in Üç Atlısı” Malazgirt’in binlerce atlısından üçünün nefes kesen hikâyesidir. Bu romanda Selçuklu orduları büyük bir hızla Anadolu’ya doğru ilerlerken bu durumdan hoşnut olmayan karanlık güçler de boş durmamaktadır. Selçuklu Sultanı Alparslan’ı öldürmeyi planlayan Hasan Sabbah, Sultan Alparslan’ın yakın adamlarından Aksungur’un kız kardeşini rehin alır. Kız kardeşinin hayatına karşılık Aksungur’dan Sultan’ı öldürmesini ister. Okuru sürükleyen hikâye böylece uzayıp gider. Işınsu’nun Ak Topraklar’ı ise Oğuzların Çağrı ve Tuğrul Beyler zamanından başlayarak Sultan Alparslan dönemine kadar yurt tutma mücadelelerini ve Anadolu’nun vatan kılınmasının anahtarı sayılan Malazgirt Zaferi’ni anlatan bir romandır.
Başta şiir, roman, hikâye ve tiyatro olmak üzere Malazgirt’e dair edebî eserlerin çok önemli bir kısmı Malazgirt Zaferi’nin 900. yıl dönümünde kaleme alınmıştır. Yani 1971’de… Selçuklu Tarih ve Medeniyeti Enstitüsü o sene 900. yıl dönümü vesilesiyle çeşitli şiir, tarihî roman ve temsil eseri yarışmaları düzenlemiş, dereceye giren veya yayımlanmaya lâyık görülenler, söz konusu enstitü tarafından okurlarla buluşturulmuştur. Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun “Malazgirt Destanı” ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Malazgirt Ululaması” gibi eserler 1971’in Malazgirt’e dair önemli kitaplarıdır. Yavuz Bahadıroğlu’nun 1976’da yayımlanan “Malazgirt’te Bir Cuma Sabahı” romanı bu dönemin son ciddi eseridir. Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın “Malazgirt’in Üç Atlısı” ve “Hanoğlu” gibi diğer popüler romanlarının dışında bu dönemde Malazgirt’e dair başka dikkate değer eser görülmemektedir.
Uzun süre boyunca (1985-2012 yılları arasında) hiç kimse Malazgirt’ten bahsetmez. Malazgirt, edebiyat dünyasında adeta unutulur. 30 Eylül 2012’de iktidardaki Ak Parti’nin 4. Olağan Kongresi’nde o zamanki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “1071 Vizyonu”ndan bahsetmesiyle bir anda Malazgirt’e ilgi artar, bu konuyla ilgili başta roman olmak üzere çeşitli edebî türlerde kitaplar yayımlanmaya başlar. Söz konusu bu dönemde Okay Tiryakioğlu’nun “Alparslan/Çift Başlı Kartallar”, Ebubekir Subaşı’nın “Savaşçıların Efendisi Alparslan”, Ahmet Haldun Terzioğlu’nun “Alparslan/Zaferler Çağı”, İsmail Gümüş’ün “Hançer”, Yunus Ozan’ın “1071 Sultan Alparslan/Malazgirt Kartalı”, Yunus Oğuz’un “Sultan Alparslan”, Mehmet Kemal Erdoğan’ın “Sultan Alparslan/Anadolu Fatihi”, Mehmet Akbulut’un “1071 Malazgirt/Beklenmedik Ölüm”, Hasan Erimez’in “Bin Yılın Göçü/Gaziler Çağı”, İsmail Bilgin’in “Sultan Alparslan/Malazgirt’te Bir Selçuklu Kartalı”, Cengiz Acar’ın “Yafes’in Çocukları” adlı romanları okuyucunun ilgisini çeker. Fakat bu dönemde yazılanların bir çoğu edebî anlamda Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa” ve “Osmancık” romanlarıyla kıyaslanamaz.