Bildiğiniz gibi 29 Ekimde Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümünü kutlayacağız.
Biz kutlayacağız diyoruz ama bu ulusun, bu halkın vergileriyle yaşamını sürdüren TRT, İsrail’in Gazze saldırılarını bahane ederek Cumhuriyetimizin 100. Yıl kutlamalarını ertelediğini duyurdu.
Sanırım, valiler, Belediye Başkanlıkları, Sivil toplum kuruluşları, kendilerince düzenleyecekleri hazırlıklarla, 100. Yıl kutlamalarını sürdürecekler.
Neler yapılabilir kutlamalar için?
Paneller düzenlenebilir. Konferanslar yapılabilir. Akşamları fener alayları ilgi görebilir.
Başka?
Cumhuriyetimizin 100. Yılını çeşitli etkinliklerle sürdürebilmek ve kalıcılığını sağlamak amacıyla adı konmamış eğitim kurumlarına, bundan sonra devletin, Belediyelerin yapacağı yatırımlara 100. Yıl adı konabilir.
Cumhuriyetin; ülke yönetimlerinde bir rejim olarak, bir sistem olarak bir fazilet olduğu, hataları en az bir yönetim biçimi olduğu yazılabilir, söylenebilir.
Cumhuriyetin kuruluşuna nasıl gelindiği, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra ülkemizin karşı karşıya kaldığı felaketler, bir zamanlar batı-batı diyerek bir yere sığdırılmayan, rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi; “Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarların” açtığı yaralar tüm halkımıza bir kez daha anımsatılabilir.
Cumhuriyet, başka yönetim biçimlerine dönüştürülecek bir sistem değildir.
Cumhuriyeti kan ve gözyaşıyla kurduk. Sürdürebilmek için bu aziz milletin tüm bireyleri, bundan sonra da yaşamını feda etmekten çekinmeyecektir.
100. yıl kutlamalarında buraya kadar saydıklarımız her gerektiğinde gündeme getirilebilir.
Bugün, uygar uluslar arasında yer alabildiysek, yurdumuzun en ücra köşelerini bile okullarla donatabildiysek, kadınlarımızı dört duvar arasından kurtarıp, eğitimli, özgür uygar bireyler konumuna getirebildiysek, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarabildiysek, hiç kuşkunuz olmasın, bunu Cumhuriyete borçluyuz.
O nedenle Cumhuriyet yaşamalı ve yaşatılmalıdır.