“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalış”
Yukarıya aldığım öğüt, Hadistir.
Birilerinin sandığı gibi, dünyaya bel bağlamamak, bir hırka, bir yelekle yetinmek inancımızın öngördüğü bir tarz değildir.
Doğduğuna inanan herkes, öleceğine de inanır. Ama “Madem öleceğiz, taşı taş üstüne koymayalım” demez. Yazıya başladığımız Hadis, yöntemi göstermiştir. Ölüm ötesini de düşüneceğiz, yaşadığımız dünyayı da.
Çalışmak için örnek alacağımız iki canlı varlık var; biri, karınca, diğeri arı.
Her ikisi de bıkmadan, yorulmadan ama sistemli, planlı ve programlı çalışır.
Bu iki canlı varlıktan alacağımız çok dersler vardır.
Karıncalar; yağmurlu havalarda yuvalarından çıkmaz. Yağmursuz havalarda çıkar, yuvalarına sürekli yiyecek taşırlar. Karıncalarda işi, bir başkasının sırtına yüklemek yoktur. Birinin başına bir bela çıkarsa, hep birlikte o belayı def etmeğe çalışırlar. Hiçbir karınca; “yoruldum, biraz dinleneyim” demez. Bir karınca taşıyamayacağı kadar bir yükü sırtlanmışsa, hemen öbür karıncalar devreye girer, birlikte o yükü taşırlar. Yazın götürdükleri yiyecekleri yuvalarında kışın yiyerek hayatta kalırlar.
Örnek alınacak öbür canlı varlık da, arılardır. Arılar da karıncalar gibi planlı çalışırlar. Her arı, ne yapacağını, niye yapacağını bilir. Kovanın içi sıcak olursa kanatlarını çırparak soğuturlar. Yaptıkları gözenekleri öğle bir ustalıkla yaparlar ki, hiç biri diğerinden farklı değildir. Hiçbir gözenekte yapım hatası göremezsiniz.
Güneşli, bulutsuz bir gökyüzü vardır. Karıncaların süratle kovanlarına döndüklerini görürsünüz. Buna bir anlam veremezsiniz. Çünkü biraz sonra yağmur yağacaktır. Bunu insanlar fark edemez, ama karınca fark eder.
Arıların yaptıkları balın tadı, rengi, bulundukları yörenin bitki örtüsüne göre şekillenir.
Arı, bal yaparken hile bilmez ama insanlar ona da hile yapmaktan başka çare bırakmadılar. Şekeri bala kestirir, sıvı olarak kavanozlara doldurur, kapağından küçük bir delik açar, kovanın üstüne bırakırlar. Başka yöntemlerle de arıların şeker şurubunu taşımasına olanak sağlarlar. Şimdi, yediğimiz balların yüzde kaçının şeker, yüzde kaçının bal olduğunu bilemiyoruz.
Karıncaların ve arıların yaşamlarını bir yazıya sığdırmak olanak dışıdır. Bu konuda kitaplar yazılmıştır, daha da yazılabilir.
Karıncaları yakından izleyenler ve arıcılar, size daha başka örnekler verebilirler.
Bu yazımıza şu kadarını ekleyebilirim. Arılar ve karıncalar boşa kürek sallamazlar. Her hareketleri sistemlidir, anlamlıdır, yararlıdır, bilinçlidir. Tüm hayvanlarda olduğu gibi, arı ve karıncalar da doğuştan gelen yetileriyle hareket ederler.
Çalışmalarınızda arıları ve karıncaları örnek alırsanız, yararlanırsınız.