Özbek halk edebiyatının en önemli eserleri Köroğlu ve Alpamış destanlarıdır. Bunlardan Köroğlu destanının 100’ün üzerinde varyantı vardır. Halk edebiyatının günümüze aktarılmasında en büyük rolü bahşı, şair, cirav, cırçi gibi adlar verilen halk ozanları oynamıştır. Cumanbülbül, Ergeş Cumanbülbüloğlu, Fazıl Yoldaşoğlu, Polken, İslâm Şair Nazaroğlu, Çarı Bahşı Umiroğlu, Rahmetullah Yusufoğlu meşhur bahşılardır. “Ötken Künler”,”Mehrabdan Çayan”, “Abid Ketman” romanlarının yazarı Abdullah Kādirî, Özbek romanının kurucusu olarak kabul edilir. Öte yandan Özbek edebiyatında ilk tiyatro yazarı Mahmud Hoca Behbûdî’dir.
Özbekistan demek Ahmed el-Biruni, Ali Şir Nevai, Alaaddin-i Attar, Bahaeddin Nakşibendi, Hüseyin Baykara, İmam Buhari, Mirza Muhammed Uluğbey, Muhammed Harizmi, İmam Maturidi, Kaşgarlı Mahmud, Ali Kuşçu, Mahmud Zemahşeri, Babür Şah, Emir Timur ve daha niceleri demektir. Hasılı kelâm Özbekistan, kadım ata topraklarımızın, Orta Asya’nın (g)özüdür. Türk Dünyasının kadim ilim, irfan, tarih ve medeniyet coğrafyasıdır. Dünyaya bilimin o parlak ışığı bu topraklardan yayılmıştır. Gaflet uykularına son veren ilmî uyanış buradan başlamıştır.
Özbekistan edebin ve edebiyatın da kadim yurdudur. Bugünkü Özbek Edebiyatı’nın temelleri, Çağatay Edebiyatına dayanmaktadır. Yani bugünkü Özbek Edebiyatı kadim Çağatay Edebiyatının temelleri üzerine inşa edilmiştir. Bu minvalde kalem oynattıkları sahalarda kayda değer eserler veren Abdullah Kadrî’yi, Abdülhamid Süleyman Çolpan’ı, Abdurrauf Fıtrat’ı, Özbekistan Millî Marşı’nın şairi Abdulla Aripov’u, şair Rauf Parfî’yi, Abdulla Avlanî’yi, Dedehan Hasan’ı, Enahan Sıddıkova’yı, Gafur Gulam’ı, Shukrullo’yu, Hurşit Devran’ı, Hosiyat Rustam’ı, Sevara Nazarhan’ı, Yıldız Usmanova’yı, Hamza Hekimzade Niyazi’yi, romancı Nurali Kabul’u, Erkin Vohidov’u, Abdulla Kahhar’ı, Abdulla Sabir’i, Furqat’ı, Avaz Otar’ı, Yunus Recebî’yi, Seyyid Ahmet’i, İbrahim Rahim’i sayabiliriz. Bugünkü Özbek Türkçesinin işlenmiş hâlini bu büyük isimlere borçluyuz. Bu önemli isimler Özbeklerin duygu ve düşüncelerini yansıtmıştır.
Buhara nam-ı diğer Kubbet-ül İslâm
Türk Cumhuriyetleri içerisinde tarihî eserler bakımından parmakla gösterilebilecek derecede zengin olan ülke hiç şüphesiz ki Özbekistan’dır. Özbekistan denilince de akla öncelikle Buhara gelir. Zerefşân ırmağının aşağı havzasındaki büyük vahada yer alan Buhara’nın denizden yüksekliği 220 metredir. Bu mümbit coğrafya dünya kültür mirasına nice kadim değer(li)ler bahşetmiştir.
“Buhara” sözünün Sanskritçede “manastır” anlamına gelen “vihara” kelimesinden geldiği söylenir. Buhara’nın, İslâm’dan önceki önemli Budist merkezlerinden biri olması bu bilgiyi daha da güçlendiriyor. Bu topraklar bir zamanlar Sasanilere başkentlik yapmıştır. Böyle mühim bir tarihî tecrübesi de olmuştur şehrin. Sözün bu noktasında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bir kez başkent olan şehir hep başkenttir” sözünü de akıllardan çıkarmamak lâzım. Zira bu kanaat, Buhara için de geçerlidir. O, günümüzde mülkî idare anlamında başkent olmasa da gönüllerin payitahtıdır.
Tarihî İpek Yolu’nun mamur ettiği kadim şehirlerden biri de Buhara’dır. Buhara deyip de geçmeyin. Gönül coğrafyamızın mühim duraklarından biridir o. İslâmî ve insanî muhabbetin harmanlandığı güzide bir yerdir burası. Sevgidir, muhabbettir, gönül hoşluğudur. Mâzidir, hâldir, istikbâldir. Buhara, İslâmiyet’in bir dantel misali işlendiği, nakışlandığı Türk dünyasının belde-i tayyibesidir. Türk-İslâm şehirleri içerisinde geçmiş zamanın ruhunu yaşayan ve yaşatandır.
Buhara, Orta Asya’nın ilim ve irfan merkezi mesabesindedir. Burada kültür, ilim, irfan ve tasavvuf iç içedir. Buhara, bilginin mümbit toprağı ve harmanlandığı mümtaz bir mekândır. Bu şehir; medreseleri, külliyeleri ve tekkeleriyle her daim gönüllere hitap etmiş, hak ve hakikat dostlarının ziyaretgâhı olmuştur. Tarihî İpek Yolu üzerinde medeniyetin altın çağını yaşayan bu kadim şehir, dinî ve kültürel değerleriyle ve tarihî güzellikleriyle ziyaretçilerini manevî açıdan fazlasıyla doyurma potansiyeline sahiptir. Zaten Özbekistan’a gelip de bu şehre uğramayanlar kendilerini Özbekistan’a gitmiş say(a)mazlar. Zira Buhara bu ülkenin gözbebeği denebilecek bir ziyaret yeridir.