Yazmak ve konuşmak birbirinden farklı iki ayrı yetenektir. .
Kimileri toplum karşısında güzel konuşur. Dağarcığında nesi varsa ortaya dökebilir. Kimileri de, bir şeyler yazabilse de konuşamaz. Demek ki, ayrı yetenek gerekli her ikisi için de.
Somut bir örnek verelim dilerseniz.
1950 genel seçimlerinde, Türkçeyi çok iyi kullanan ve “Zeytin Dağı, Çankayalar, Anı, Ateş ve Güneş, Seyahat Yazıları” gibi pek çok eseri bulunan Falih Rıfkı Atay, Münir Hüsrev Göle, eski İç İşleri Bakanlarından Şükrü Sökmen Süer Gümüşhane’den Milletvekili adayıydılar. Propaganda konuşmaları için Kelkit ilçemize geldiler. O yıllarda diğer adayları bilmiyorduk ama Falih Rıfkı Atay’ı eserlerinden biliyorduk. Biz de o yaşlarda Falih Rıfkı Atay’ı dinlemeğe gittik.
Bir kamyonun kasasının arka kapağını açmışlar. Çıkış için bir sandalye koymuşlar. Konuşmacılar sandalyeye basarak kamyonun kasasına çıktılar.
Falih Rıfkı Atay, azalmış sarı saçları arkaya taranmış, iri mavi gözler, sırtında, o tarihlerde pek görmediğimiz kahverengi bir meşin ceketiyle oturuyor ama ona konuşma sırası gelmiyordu. Sonradan öğrendik ki, Falih Sıtkı Atay konuşmazmış.
Sonraki yıllarda Hicabi Ataç’tan dinlemiştim. Aynı yıl (1950) Gümüşhane Merkez ilçeye de gelen Falih Rıfkı Atay onuruna, Halkevinde bir yemek vermişler. F.R. Atay bir kâğıt ve zarf istemiş. Getirmişler. Atay sohbet sırasında kâğıda da bir şeyler yazıyormuş. Hicabi Bey, yazdığının ne olduğunu sormuş. O tarihlerde Ulus gazetesinde çıkan yazılarından biri olacağını söylemiş. Demek ki, topluluk karşısında konuşmayan Falih Rıfkı Atay, bir yandan sohbet ediyor, öte yandan yazı da yazabiliyormuş.
Topluluk karşısında rahat konuşan insanlar bilirim. Yine topluluğa hitaben kurallarına uygun birkaç cümle yazamayan insanlardır onlar.
Yazarken de bir sorumluluğunuz var. Çünkü o yazıyı her yaştan, her seviyeden insanların okuyacağını düşünür, ona göre yazarsınız. Ama konuşma yeteneğiniz yoksa yazdıklarınız oranında konuşamazsınız.
Konuşma işi başıma geldi. Eski valilerimizden Hasan Basri Güzeloğlu yıllardan sonra Gümüşhane’yi teşrif etmişlerdi. Benim de bulunduğum yemekten sonra Sayın Vali yemek duasını benim yapmamı istedi. Çeşitli topluluklarda yüzlerce yemeğe katıldım ama yemek duası yapmak gibi bir görevle hiç karşılaşmadım. Doğrusu ne söyleyeceğimi şaşırdım. Bir iki kekeledim durdum ve “Amin” sözünü de Güzeloğlu söyleyerek dua etme görevimizi bitirmiş sayıldık.
Eski şairlerimizden, yazar, parlamenter Nurettin Özdemir, Şinasi Özdenoğlu, Sabahattin Kömürcüoğlu, Üniversitemiz Edebiyat Öğretmeni Talat Ülker hem güzel yazar hem de güzel konuşurlar.
Yazılarımız ileri düzeyde olmasa da, konuşma yeteneği bizde yok.