Karabük Üniversitesi’nde çıkan olaylar kimin suçu? Öğrencilerin mi, akademik kadronun mu? Rektörün mü yoksa dekanın mı? Yoksa ülkeyi yolgeçen hanı gibi yapanlar mı?
Karabük Üniversitesi’nde bilindiği üzere 1-2 haftadır bir izdiham yaşanıyor. Konunun popüler olması 1-2 haftadır ama bundan tam 4 yıl önce gazeteci Karaarslan “Karabük Üniversitesi’nde verem salgını vardı geçen ay uyuz salgını ve bu hafta da sıtma vakası tespit edildi. Yetkililer kontrol altına alındığını belirtiyor. Allah başka keder vermesin” diye Twitter’da paylaşım yaptı.
Prof. Dr. Ümit Özdağ’da paylaşımı “Ne oluyor Karabük Üniversitesi’nde acaba?” diye paylaşımı alıntı yapıp yorumunu yaptı. Demek ki bu yeni ortaya çıkan bir şey değil. Ve tweetin atılma tarihi 4 Ocak 2020…
4 yıl boyunca üniversiteler buna dair niye önlem alma gereksinimi duymadı? (Bu olay, ilimizde baş gösterirse peki ne yapacağız? Hiç düşündünüz mü?) Gerçi asıl suçlaması gereken üniversite değil yardıma muhtaç diye diye bunları ülkeye sokup ülkeyi dört yol hanına çevirenler… Bu aslında yerel görünse de genel bir konu.
Karabük Üniversitesi’ndeki öğrencilerin çoğu siyahi ve siyahiler Afrika’dan geldiği için yeme kültürleri vs. farklı. Siyahilerin ter bezleri hızlı çalıştığı için duş alsalar bile o koku geçmemekte. Öğrencilerde bu konuda temkinli davranmadı. Bunu da kabul etmek lazım. Her üniversitenin vs. olduğu gibi Karabük Üniversitesi’nin de itiraf sayfası var ve itiraf sayfasına gelen mesajlar siyahilere ilgi duyduğunu ve onla ilişkiye girmek istediğini belirten cinsten. Bunun için eczanede cinsel ilaçlar var, HPV aşısı var vs. Yani var ama konu burada cinsel birliktelik değil…
Bunun yanında sayfaya gelen şikayetler de var: “Karabük’te sağlık çalışanıyım. Yazılanların hepsi doğru. Aylardır uyuz salgını ile uğraştık. Siyahi öğrenciler okulları bitince iş imkanı buluyorlar Siyahi sağlık çalışanı öğrenciler de var hastanede.”
Bir diğer gelen şikayet ise şöyle: Ben Karabük Üniversitesi’nde okuyorum. Yurtta kalıyorum. Yurdun içerisinde siyahilerle beraber kalıyoruz ve aynı olay mevcut. Neden kimse yurtları konuşmuyor? Bu kötü kokan, kişisel bakımdan yoksun kişiler ile kalıyoruz. Aynı odada siyahilerle kalan arkadaşlarım var. Lütfen KYK yurtlarını da konuşalım.”
Kısacası burada konu ne ırkçılık ne cinsel birliktelik… Burada sorun aslında sığınmacılar. Afganı, Suriyelisi, Fars’ı, Pak’ı, Rus’u, Filistinlisi, Afrikalısı vs. ülkeye girdi. Mülteciler ve sığınmacılara AB’den yardım fonu geliyor artı bunların içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış olan da var.
Türkiye’nin yazgısını bir mülteci veya sığınmacı belirliyor seçimlerde… Güzel mi oldu şimdi? Bakın Afganistan’da Bacha Bazi yani küçücük çocuklara (genellikle erkek) tecavüz ediliyor. Suriyeli, Fars’ı, Pak’ı Türk kızlarını vs. videoya, kamaraya çekiyor. Siyahiler saat satıyor, aman ne olacak, demeyin. İleride sığınmacılar ve mülteciler ülkeden gitmezse (ki hallerinden memnunlar.) demografik olarak Türkler azınlığa düşecek. Virüs örneği gibi. Dünyaya bir virüs bulaştı.
Şöyle diyenler çıkacaktır: Aman banane dünyadan benim ülkemde yok, banane benim ülkemden benim şehrimde yok, banane benim şehrimden/beldemden benim köyümde yok, diyeceğiz. Bahane üstüne bahane üreteceğix. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyorsunuz kısacası ama size dokunmayan yılan yaşayacak diye de birileri doğruları söylüyor diye öldürülmemeli. Türkiye Cumhuriyeti’nde bir TÜRK olarak azınlığa düşmek istemiyorsan, buna dur demelisin, demelisiniz, demeliyiz! Esenlikle kalın, tabii mümkünse…