Yazının başlığına koyduğum ifade bir halk deyimidir. Yanlış yola girenler için ya da yoldan sapanlar için söylenir.
Sözü, tüm dünyada, izin verildiği ölçüde kutlanan 1 Mayıs işçi Bayramına getirmek istiyorum.
Sanırım, bir hafta önce de bu sütunlarda, işçilerin 1Mayısı Taksimde kutlayacağına ilişkin bir yazı yazmıştım.
20 yıla yakın bir süredir, 1 Mayısların İstanbul Taksim de kutlanmasını yasaklamıştı siyasi otorite.
İşçi Sendikaları, kutlamaların Taksim de yapılıp yapılmayacağı konusunu Anayasa Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi de bu konuda kararını verdi ve işçilerin 1 Mayısı diledikleri yerde kutlamalarına yönelik bir yasaklama getirilemeyeceğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesinin bu kararına karşın, İstanbul Valiyi, yine de işçilerin 1 Mayısı Taksimde kutlamalarını yasakladı.
Anayasa Mahkemesi kararları; tüm kamu kurum ve kuruluşlarını, yargı organlarını, kişileri vali, kaymakam gibi yöneticileri bağlar.
Ama günümüzde, yöneticilerimiz işlerine gelen kararları uyguluyor, gelmeyenleri uygulamıyor!
Bunun bir yaptırımı olmaz mı?
Eğer bu ülke demokratik bir ülke ise, muz cumhuriyeti değil de, gerçek cumhuriyet ise, bir kanun devleti ya da ülkesi ise, yasaları uygulamayanlar için bir yaptırım olur.
Ne zamlan olur?
Belki şimdi değil de, günü geldiğinde olur.
O gün gelir mi?
Gelir. Hiçbir kanunsuzluk, yapanın yanına kâr kalmaz.
Bu yazı 1 Mayıs kutlamalarından önce yazılıyor. Sanırım 1 Mayıstan sonra yayınlanacak. 1 Mayıs günkü radyo ve televizyon haberlerinde olayların nasıl bir yol çizeceğini öğreneceğiz.
İşçi Sendikaları, “1 Mayıs İşçi Bayramını Taksim de kutlayacağız” diyor.
Yönetimimiz, “Hayır, orada kutlayamazsın” diyor.
Neye benziyor bu?
Vatandaş; “Ben Diyarbakır’a gideceğim” diyor. Siyasi otorite; “Hayır sen Diyarbakır’a gidemezsin, Van’a gidebilirsin” diyor.
Bakalım, vatandaş istediği yere mi gidecek, istemediği yere mi gönderilecek?
Göreceğiz.