Karikatür; Fransızcadan dilimize giren bir sözcüktür. Kimi kez, bir iki fırça darbesiyle ya da bir iki kalem darbesiyle ya da çizimle anlatılmak isteneni bir iki sayfa düz yazıyla ancak anlatabilirsiniz.
O nedenle, karikatürler, güldürmenin yanı sıra düşündüren işaretler, bir başka ifadeyle kompozisyonlardır.
Çoğumuzun bakarken, okurken, dolaşırken fark edemediğimiz incelikleri karikatüristler, yalnız gözümüze değil, beynimize de kazırlar.
Aradan bir hafta mı geçti, daha mı çok zaman oldu anımsayamıyorum.
Bir gazetede iki kişiden biri (Daha doğru genç olanı, yaşlıya) dert yanıyor: “İki yabancı dilim var, iki de üniversite mezunuyum, ama iki yıldır da işsizim hacı dayı!” diyor.
Hacı dayı dediği karşısındaki de ona ; “Sen, Cehapeli misin?” diyor…
Bu karikatür ve sorular yanıtlar bize içinde bulunduğumuz ortamın ne kadar haklı ya da haksız olduğunu ortaya koyuyor.
Yaşım icabı, Demokrat Parti dönemini (1950-1960) bilirim. Memurdum o yıllarda. Daha sonraki dönemleri de gazetelerden, radyolardan, yarım yüz yıldan uzun bir süre de gazeteci olarak yakından izledim.
Her dönemde partizanlıklar, particilikler oldu. Bugünkü kadar siyasetin bulaşmadığı, adam ayırıp kayırmadığı dönem yaşanmadı.
Son elli yılı anlatmak ve gelip geçen iktidarları iyi ya da yanlış yönleriyle kıyaslamak, uzun uzadıya yazmak yerine yazının başındaki karikatürü anımsatmayı uygun buluyorum.
Umarım, karikatürde durumundan, Hacı dayıya yakınan gencin iki üniversite diploması da sahte değildir.
Biliyorsunuz, zamanımızda bir de diplomanın sahtesi çıktı. Hem de o sahte diploma ne işler başarmış, kendini nerelere getirmiş.