Olaylardan, insanlardan ders almasını bilmeyenler, bu dünyayı boşuna geçirmiş sayılırlar.
Ortaya atılan her güzel söz, bir güzel davranış bir derstir, her kötü söz, her yanlış hareket de bir ibrettir anlayana.
70 yıla dayanan süre; okuyarak, yazarak, ki bu sürenin 58 yılı kurduğum gazetede, Kuşakkaya Gazetesinde geçti.
Bu süre içinde; okuduğum, duyduğum, gördüğüm, yaşadığım her olay, olumlu ya da olumsuz izler bıraktı üzerimde.
En çok da, yazamadığım şiirlerden etkilendim.
Acı çekmeyenin şair olamadığına ve her şairin gönlünde acıdan bir düğüm bulunduğuna inandım. Gerçi, acı çeken herkesin şair olamadığı da ayrı bir hakikattir.
Kimi kez, bir özlü sözden, bir dizeden çok şey öğrendiğim oldu.
Ölüm ötesine inanmayan insanlar için Mevlâna: “Toprağa ne düştü de bitmedi, insanoğlundan şüphe mi ediyorsunuz?” diyordu.
Tanımadığım insanlarla konuşurken çok tedbirli olmadan, çok iyi bilmediğim konular hakkın fikir beyan etmekten hep kaçınmak gereğini duydum.
Yarım yamalak bilgilerle, konuşmak ya da yazmak için, toplum karşısına çıkmanın, insanları ne büyük mahcubiyetlere duçar ettiği de öğrendiğim bilgiler arasındaydı.
Hiç kimse, göründüğü gibi değildir. Bu gerçeği akıldan çıkarmamak gerekir.
Yunus Emre, bir şiirinde:
“Beni bende sanma, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden içeri
Süleyman kuşdili bilir diyorlar
Süleyman var Süleyman’dan içeri” demiyor muydu?
Tanımadığın adama, sağlık dersi vermeğe kalkışırsan, adam doktor olabilir, küçülürsün.
Bir başkasına felsefe dersi vermeğe kalkarsın, adam felsefe hocası olabilir; halkın deyimiyle “beş paralık olursun”.
Şiirlerden çok etkilendiğimi söylemiştim yazının başlarında. Dilerseniz Karacaoğlan’ın bir şiirinin dörtlüğü ile yazımızı noktalayalım;
“Mecliste ârif ol, kelamı dinle
El iki söylerse, sen birin söyle
Elinden gelirse sen iyilik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma.”