Ziya Gökalp, kaleme aldığı manzum tiyatrosunda Malazgirt’e vurgu yapmıştır.
Türkçülük akımının öncüsü Ziya Gökalp, 1922 yılında “Tarihî Kahramanlıklar” serisi içerisinde “Alparslan-Malazgirt Muharebesi” konusunda iki perdelik manzum bir piyes kaleme almıştır. Kızıl Elma şairi Gökalp, Alparslan’ın kahramanlığı ile üstün ahlâkî vasıflarını belirttikten sonra Alparslan’ın ağzından Allah’a şu dua ve yakarışlarda bulunmuştur: “Bugün biz çok zayıfız, düşman fazla kuvvetli,/Senden imdad olmazsa düşman alır bu ili,/Kadın çocuk dinlemez hepsini eder idam,/Maksadı bırakmamak yeryüzünde bir İslâm/Vicdanlardan çıkarmak için doğru imanı…/İster yıksın Kâbe’yi, yaksın güzel Kur’an’ı/Yoktur İncil’e karşı bizim hiçbir kinimiz,/Ehl-i Kitab diyoruz İncil’in ashabına,/Niçin onlar düşmandır İslâm’ın kitabına?” Gökalp, Alparslan’ın dilinden yaptığı bu serzeniş ve yakarışlardan sonra, huzuruna gelen Bizans elçisi kendisini tehdit ettiği zaman, yine Alparslan’ın ağzından onu şöyle konuşturur: “-Git söyle Kayserine, Hak esirger dinini,/Kolay değil fethetmek arslanların inini,/ İslâmiyet bir kızdır, bekçisi Türk bir arslan:/Elinde dal kılıcı bekler onu her zaman/Git söyle Kayserine, biz sulhu çok severiz,/Lâkin harbe girersek, insan değil ejderiz.”
Nice hamasi şiirler yazılmıştır Malazgirt’e ve onun şanlı komutanı Alparslan’a.
Nice hamasi şiirler yazılmıştır Malazgirt’e. Türk destan geleneğimizin ve Malazgirt Zaferi’nin edebiyatımıza yansıması açısından müstesna güzellikte bir eser olan “Ağustos Güneşi” şiir kitabından alınan “1071” isimli şiirde şair Azmi Güleç, Malazgirt Savaşı’nı şöyle tasvir eder bizlere: “Ülkelerin içinde bir ülkemiz var: Doğu/Oğuz’un, Mete’lerin, Kür Şad’ların doğduğu//Anadolu fethine uzandı mı yolumuz,/Alparslanlar olacak orduların başbuğu//Ne Bizans, ne tekfurlar güvenmesin gücüne/Bu milletin ezelden arşa çekilmiş tuğu//Doğdu mu ufkumuzda ağustoslar güneşi:/Biziz Malazgirtlerin, Dumlu’ların çocuğu…”
Yapma destanlarıyla adından sıkça söz ettiren Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın TDK Yayınları arasında çıkan kitabına da ad olan “Malazgirt Ululaması” adlı şiirinde bu büyük zafere dair şu dizeler dikkatimizi çeker: “Hele de hele de/Nerde Bizans ordusu/Görüşelim gele de.//Hele de hele de/Göğün mavisi inmiş/Bağdaş kurmuş/Yele de.//Hele de hele de/Benziyor at beşiği/Dalgaya da sele de.//Hele de hele de/Bir çizgiye gelelim/Dağ başı yüksele de.”
Destan tarzı şiirleriyle Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda adından övgüyle söz ettiren Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu da Malazgirt için yazan büyük kalemlerden biridir. O, Malazgirt Destanı’nda, Türklere Anadolu’nun kapılarını açan bu şanlı zafer için şöyle der: “Aylardan Ağustos, günlerden Cuma/Gün doğmadan evvel iklim-i Rum’a/Bozkurtlar ordusu geçti hücuma/Yeni bir şevk ile gürledi gökler/Ya Allah… Bismillah… Allahuekber// Türk, Ulu Tanrı’nın soylu gözdesi/ Malazgirt Bizans’ın Türk’e secdesi/Bu ses insanlığa Hakk’ın müjdesi/Bu seste birleşir bütün yürekler…/Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..”
Türk tarihinin kilidini açan Malazgirt Zaferi, şairlerin belli dönemler hariç tutulursa, büyük bir ilgi duyduğu ve şiirlerine konu edindiği başat bir mevzudur. Kerküklü şair, yazar, gazeteci ve gönül insanı merhum Ömer Öztürkmen de “Malazgirt Marşı” adlı şiirinde, tarihin seyrini değiştiren bu büyük zaferin gönül imbiğinden geçirilmiş saf duygularını şöyle dile getirerek adeta ete kemiğe büründürür: “Bir cuma sabahı Allah’a karşı/Malazgirt’te elli dört bin er/Bestelediler en güzel marşı/Allahu ekber, Allahu ekber//Bayrak bayrak fetih müjdesi/Parça parça Diyar-ı Urum/İlk denizlerde ilk seccadesi/Alparslan ordularının Anadolu’m//Geliyor ışıktan kopmuş askerler/Allah’a uzanmış eller geliyor/Kalk ayağa kubbe ol ey yer/Göklerce minareler geliyor//Onlar ki ilâhilerle yıkandılar/Kırklarca okunmuş bir namazlı su/Vaktiyle dağlardan inen bozkurtlar/Şimdi son peygamberin ordusu…”