Hak, Adalet; küçüğü, ortası, büyüğü, ne olursa olsun, herkese eşit dağıtılmalı. Ama ne yaparsınız ki, dünyamızda hak, doğru işlemiyor. Başlıktaki tümceyi onun için; Büyük Balık- Küçük Balık olarak attım. Herkesin bildiği gibi, büyük balıklar, küçük balıkları her dönemde yutuyor.
Öyle olmasa, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump; “Gazze’deki Filistin halkını oradan çıkaracağım, bir kısmını Ürdün’e, bir kısmını da Mısır’a göndereceğim. Ben orada şunu yapacağım, bunu yapacağım” diyebilir mi?
Mısır da, Ürdün de bağımsız birer devlet. Amerika’nın kapı kulları mı?
Neye güveniyor ABD Başkanı?
Sanayisine, ekonomisine, kısacası gücünü güveniyor.
Dünya ne diyor bu konuda?
Bir şey dediği yok, susuyor.
Hakları elinden alınan işçiler, diğer işçileri ve haksızlıklar karşısında herkesi nasıl yayınına çağırıyor?
“Susma, sustukça sıra sana gelecek!” diyerek.
Doğru değil mi?
Yalnız devletlerarası ilişkilerde değil, her yerde, her kurumda haksızlıklar karşısında susmamalı.
Bir ülke, iki ülke ne kadar büyük olursa olsun, birlikte hareket eden yüzlerce ülkenin karşısında güçlü değildir.
Ama kimse haksızlıklara karşı ses çıkarmıyor, Kimse oralı olmuyor. Hangi haksızlığı yaparlarsa yapsınlar içlerinden gelmese de kendilerine bir zarar vermesin diye, zulmedenleri alkışlıyorlar.
Çinlilerin bir atasözleri vardır, bilirsiniz. Diyorlar ki:
“Küçük hırsızları asarlar, büyük hırsızlara selam verirler.”
Tam da dünyamıza uygun bir atasözü değil mi?
Halbuki, “korkudan doğan itaatin hükmü olmaz. Öyle olsaydı zulüm yaşamazdı derlerdi” eskiler. Şimdilik böyle bir dünyada yaşıyoruz.
Yalnız bireyler ve kurumlar değil, devletler de; “Sin külahım görünmesin” anlayışı doğrultusunda sürdürüyor yaşamını.
Öyle ise, “Batsın bu dünya”.