Tarihten bugüne kadar Yunanlıların Batı Trakya’daki Türklere uyguladığı baskı politikasının esas gayesi, öncelikle onları doğdukları ve doydukları ata topraklarından göçe zorlamak, bunu sağlayamazlarsa da, onların birbiriyle kenetlenmesini temin eden dinî ve millî değerlerini ortadan kaldırarak Yunan değerleriyle asimile etmektir. Çünkü Yunanistan, Batı Trakya’da Türk varlığına hiçbir zaman tahammül edememiştir, bundan sonra da edemeyecektir. Bugüne kadar yapılan zulüm ve haksızlıkların altında bu tahammülsüzlük yatmaktadır. Onların yegâne amacı Batı Trakya’yı olabildiğince Türklerden arındırmaktır.
Türklerin kökenlerini unutturmak isteyen Yunanlılar, asimilasyon politikası uyguluyorlar. Türkleri özlerinden koparıp Yunan kültürüyle yoğurmak istiyorlar. Yunanlar Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerden Gümülcine’ye Komotini, İskeçe’ye Santi, Dedeağaç’a Aleksandropolis, Sofulu’ya Soufli diyorlar. Türk isimlerini asla kullanmıyorlar.
Balkanlar deyince yürek yaralarımız kanar durur.
Balkanlar deyince yürek yaralarımız kanar durur. Çünkü o kadim coğrafyada nice bâkiyelerimiz kalmıştır. Bunların başında, istilâcı Yunanistan tarafından sürekli kaşınan bir yara hükmündeki Batı Trakya gelmektedir. Meriç Nehri ile Türkiye’den ayrılan Batı Trakya, gönül bağımızın hiçbir zaman kopmadığı bir gönül coğrafyasıdır. Anadolu’muzdan farklı olmayan bu güzel topraklar 550 sene boyunca Osmanlı idaresinde kalmıştır. Gümülcine ve onun yanı başındaki İskeçe, İstanbul’dan çok daha evvel Türk-İslâm yurdu olma şerefine erişmiştir. Türk Çarşısı, 1885 yılında II. Abdülhamid’in fermanıyla inşa edilen Tarihî Saat Kulesi, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde görev alan bir kumandan olan Gazi Evrenos Bey’in ismini taşıyan ve Osmanlı Türk mimarisinin ilk örneklerinden biri olan Gazi Evrenos Bey İmareti, 1608 yılında inşa edilen ve ilk dönem Osmanlı mimarisine uygun olarak tasarlanan Eski Cami; tipik bir Türk şehri görünümünde olan Gümülcine’deki Türk-İslâm eserlerinin başında gelmektedir. Bu eserler Türkiye’nin gayretleriyle hâlâ yaşatılmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda “Duvarsız Okullar Projesi” kapsamında bir öğretmen kimliğiyle, bugün Yunanistan sınırları içerisinde yer alan Batı Trakya’ya ve Batı Trakya’nın en büyük şehri ve başkenti olan Gümülcine’ye gitmiştim. Buradaki Türk izlerini takip etmiştim.
Türklerin yoğunlukta olduğu Batı Trakya’nın başkenti kadim şehir Gümülcine’de yedi tane cami vardır. Bu camilerin en önemlileri tarihî Eski Cami ve Yeni Cami’dir. Bu mabetler Gümülcine’nin merkezinde bulunuyor. Yeni Cami’nin bitişiğindeki Saat Kulesi II. Abdülhamit zamanında Abdülkadir Kemal Paşa tarafından 1885 yılında yapılmıştır.
Gümülcine şehir merkezinde bulunan Eski Camii, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönem mimarisine uygun olarak 1608 yılında inşa edilmiş, 1854 yılında ise yenilenmiştir. Camii, kırmızı kiremitli bir türbeye ve iki balkonlu bir minareye sahiptir. 1912 yılındaki Balkan Savaşı’nda zarar gören camiinin iç süslemeleri, 2002 yılında Kütahya’dan getirilen seramikler ile yeniden inşa edilmiştir. Camiinin sağ bölümündeki tarihi hayrat halen var olmakla birlikte hayratın restore edilip orijinal durumunu korumak yerine yenisi inşa edilmiştir. Hayrat bugün tamamıyla yenisinin arkasında saklı bir şekilde durmaktadır.