Selam; Arapçadan dilimize giren bir sözcüktür. Kuran da “Esma-i Hüsna” olarak geçen Allah’ın sıfatlarından biridir.
Türk Tarih Kurumu tarafından 1977 yılında yayımlanan Türk Dil Kurumu sözlüğünde selam için şöyle bir açıklama yapılmaktadır. “Selam; bir kimseye rastlandığında, birinin yanına v ayrıldığında ya da uzaklaşıldığında kendisine sözle ya da işaretle bir nezaket gösterisi yapma, esenleme.”
Çokları, selamı, selam veren kişinin toplum içindeki yerini, sıfatını dikkate alarak alıyor ya da almıyor.
Bu bir bilgi noksanlığıdır. Selam veren kişi kim olursa olsun, selam almaktan kaçırmak hem nezaketsizlik, hem de İslâm Dini açısından açıdan bir sorumluluk altına girmektir.
Bu konuda somut bir örnek vermek istiyorum.
Büyük İslam Âlimi ve eski Diyanet İşleri Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen İstanbul Müftüsü iken (1940’lı yıllar). Biri hukuk diğeri Yüksek Mühendislik Fakültesinde okuyan iki arkadaş, Sayın Müftüyü ziyarete gider. Hiçbir formaliteye tabi tutulmadan içeri alınır.
Ziyarete giden iki arkadaş Selam verirler. Müftü Ömer Nasuhi Bilmen ayağa kalkar, selamlarını alır, onların oturması için yer gösterir, onlar oturduktan sonra kendisi oturur.
Konuklarına ikramda bulunmak için Müftü Efendi zile basar, odacı içeri girer, selam verir, Ö. N. Bilmen tekrar ayağa kalkar, selamı alır, sonra yerine oturur ve ikramda bulunur.
Bunları nereden biliyorum?
Ziyarete giden, Yüksek Mühendis olan 1948 ile 1950 arasında Karayolları Teşkilatını kurmaya görevlendirilen üç mühendisten biri olan amcam Muammer Tuğlu’dan dinledim.
Sanırım verdiğim bu örnek selamın anlamını ve özellikle selam veren ve selam alan kimselerin ne yapmaları gerektiği konusunda ve gerekli davranış biçiminin kavranmasında etkili olur.
Kimin kime selam vereceği konusu da kurallara bağlanmış.
Nasıl mı?
Küçük büyüğe selam verecek. Az çoğa, yukardan aşağıya inen, aşağıdan yukarıya çıkana, eli boş olan, elinde ya da sırtında yük taşıyana, atlı olan yayaya selam verecek.
Aksi olsa olmaz mı?
Aksi de olsa olur. Büyük de küçüğe selam verebilir.
Sanırım biraz aklını kullanan, bu yazıyı okuduktan sonra; “O kim ki ben ona selam vereyim ya da onun selamını alayım” gibi bir basitliğe düşmez.
Karşı taraf o basitliğe düşerek selamınızı almazsa, verdiğiniz selamı yine siz alarak yolunuza devam edeceksiniz.