Teenni; Arapçadan dilimize giren bir sözcüktür. Düşünerek hareket etmek, acele etmemek, tedbiri elden bırakmamak gibi anlamlarda kullanılır.
Büyükten küçüğe kadar tüm yöneticiler, bireyler ve toplumlar arasında karar verme konumunda olanlar, insan onuruyla ilgili konularda, Köylerin, Kasabaların ve Kentlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde teenniyle davranma zorunluluğu vardır.
Herkes, özellikle sorumluluğu olan herkes, ağzından çıkan her sözü; düşünerek, tartışarak, sözün nereye gideceğini, nelere varacağını hesap ederek söylemelidir.
Yanlış bir söz, gerçek olmayan bir söz, iki insanı birbirine düşürür. İki kenti birbirine düşürür. İki ülkeyi hasım haline getirir.
Sonradan; “Ağzımdan kaçtı, yanlış anlaşıldım, öğle demek istememiştim” gibi mazeretler, olası kötülükleri önlemeye yetmeyebilir.
Herkes hata yapabilir ama sorumluluk mevkiinde bulunanların hataları geri dönüşü mümkün olmayan büyük sıkıntılara yol açabilir.
Bu konuda gazeteciler, ne yazacaklarını, nasıl yazacaklarını birkaç kez düşünüp sonra yazmalıdır. Çünkü bir gazetede, bir dergide yayınlanan çok hatalı bir yazı, namlıdan çıkan kurşun gibidir. Çok hatalı bir yazı bir kez yayınlandı mı, iş işten geçmiştir artık.
Radyolarda, televizyon kanallarında ve canlı yayınlarda söylenen hatalı sözler de, gazetelerde yayınlanan hatalı ifadeler gibidir.
Dilerseniz, Yunus Emre’nin işlemeye çalıştığım alanda yazdığı dörtlüklerden birini aktararak yazımızı sonlandıralım:
“Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağılı aşı
Yağ ile bal ede bir söz”
Bu dört dizeden sonra ne söylenebilir ki?