Kadına karşı şiddet dünyanın genel sorunlarından biridir. Fakat geri kalmış ülkelerde diğerlerine nazaran daha yaygındır. Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi kadınlara yönelik şiddeti; “ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma” (1. madde) şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımın son yorumlamalarına “kadını ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakmak” da dâhil edilmiştir.
Toplumların belkemiği olan kadınlarımızın kıymetleri yeterince bilinmiyor. Bazı ülke ve bölgelerde ayrımcılığa tabi tutuluyorlar. Acıları evvelâ kadınlar çekiyor. Ailenin yükünün en ağırını onlar taşıyor. Aileyi kadınlar ayakta tutuyor, dengeyi sağlıyor, çekip toparlıyor.
Kadına karşı şiddet, en sık rastlanan insan hakları ihlâllerindendir. Üstelik bu sadece Türkiye’nin meselesi de değildir. Gelişmişler de dâhil olmak üzere pek çok dünya ülkesinde hayatın yükünü sırtlarında taşıyan kadınlara şiddet uygulanmaktadır. Bu, insanlık dışı çirkin bir eylemdir, bizimle her şeyini paylaşan kadına vefasızlığın en vahimidir.
Millet olarak İslâm dinini hakkıyla ve lâyıkıyla anlasak ve yaşasak aile içi şiddet diye bir meselemiz olmaz. Çünkü gerçek Müslüman hiç kimseye zulmetmez; herkese adil davranır. İslâmiyet’in yegâne kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim ve hadisler var oldukça bizim Batı’dan akıl ve kanun almamıza gerek yok. Onların kanunları bizim toplumumuzu ifsat eder.
Dünya Kadınlar Günü’nün başlangıcının yürek burkan hikâyesi
Kadının olmadığı bir hayat düşünülebilir mi? Kadınlar her zaman hayatın içindedir, öyle de olmalıdır. Çünkü hem nüfus olarak, hem de tesir olarak hayatın öbür yarısını teşkil ederler. Fakat nedense Mart ayı geldi mi, özellikle 8 Mart’ı içine alan hafta içerisinde, iletişim araçlarının çoğu, kadını sömüren yayınlar yaparlar. Feminizm adı altında kadınlarla erkekleri düşmanmış gibi gösterme yarışına girerler. Bundan bile fayda (rant) elde etmeye kalkışırlar.
Aslında kadınla erkek birbirini tamamlayan iki parçadır. Birinin yokluğu hayatı eksik kılar. 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması, uluslararası düzeyde kabul gören bir hâl alması 1970’lere rastlasa da, bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1800’lerin ortasını bulur. ABD’nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınlar, 1800’lü yılların ortalarından beri daha iyi çalışma şartları, emeklerinin karşılığında hak ettikleri ücret ve daha iyi yaşam için mücadele vermektedir. Ama bunca yıllık mücadeleye rağmen elde edebildikleri pek bir şey yoktur. En sonunda, 8 Mart 1908 günü, haklarını alabilmek için son çare olarak greve giderler. Ancak patronlar bu greve zalim bir şekilde müdahale ederler. Greve giden kadınlar fabrika binasına kilitlenirler. Patronlar bu yolla grevin başka fabrikalara sıçramasını engellemek isterler. Ancak beklenmedik bir şey olur ve fabrika yanmaya başlar. Ne yazık ki yangından fabrikada bulunan kadın işçilerden çok azı kaçarak kurtulmayı başarır Yanan fabrikadan kaçmayı ve fabrikanın çevresine kurulmuş olan barikatları aşmayı başaramayan 129 kadın işçi yanarak ölür. O günden beri 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor.
Nereden bakarsanız bakın, dünyanın en zor zanaatıdır kadın olmak…
Kadın, dünyamızın ışığıdır. O hem ışıtır hem de yürekleri ısıtır. Kadın hayatın her sahasında varlığını hissettirmektedir. Onlar erkeklerin gözbebeğidir; başlarımızın tacıdır. Fakat bu kutsal varlığı suistimal eden erkekler de az değildir. Bukalemun misali renkten renge girerek kadının şahsiyetini, istekleri doğrulduğunda yönlendirenler hep olagelmiştir. Art niyetli kişiler dünyadan silinmedikçe bundan sonra da kadınlar kötü emellere alet edilecektir.
Nereden bakarsanız bakın, dünyanın en zor zanaatıdır kadın olmak. İş kadını, ev kadını, anne ve eş olmak. Bunlar kolay mı sanıyorsunuz? Töre cinayetlerine kurban giden, dövülen, hakarete ve cinsel tacize uğrayan, yaşamın dışına itilmeye çalışılan kadınlar gördükleri kötü muameleye rağmen yine vazifelerinin başındadır. Alınları ak, başları diktir.