Ülkemizin 2023 yılı bütçe görüşmelerini izliyoruz televizyonlardan. Siyasal parti farkı gözetmeksizin partiler arasındaki tartışmaları üzülerek izliyoruz. Neredeyse, olağan tartışmalar kavgaya dönüşecek. Kavgaya dönüştüğü olmuyor mu? O da oluyor. Şu anda üzerinde durmak istediğim konu kavga değil bakanların ya da milletvekillerinin küfürlere varan tartışma şekilleridir.
Siyasete yeni atılan veya atılmak niyetinde olanlara iyi bir örnek olmuyor tartışmalar.
Milletvekillerinin birbiriyle ya da bakanlarla milletvekilleri arasındaki tartışmalar, uygar ölçüler içinde olmalıdır. Birbirlerine küfürleri savuranlar, sonra bir araya gelebiliyor, birbirlerinin yüzlerine hiçbir şey olmamış gibi bakabiliyorsa, bir güzellik midir, güzellik ötesi bir davranış biçimimi midir, bilemiyorum.
Büyük Millet Meclisinde, milletvekillerinin aralarındaki tartışmalar yalnız günümüzde değil, yıllarca önce de 1950’lerde ve sonrasında da oluyordu. Bu konuda rahmetli Osman Bölükbaşı’nın bir nüktesini anımsıyorum.
Sözünü ettiğimiz yıllarda yine kavgaların, hatta tekmelerin savurulduğu günlerde Bölükbaşı’na, Mecliste ne yaptığını sormuşlar. Bölükbaşı da nokta, …….da nöbetçilik yaptığını söylemiş.
Yani son 70 yılda Meclisteki tartışmalarda önemli değişiklikler yok. Güzelliklerin yanı sıra güzel olmayan davranışlarda sürüp gidiyor.
Milletvekillerini tümü de, seçildikleri günden itibaren, üzerlerine önemli bir sorumluluk aldıklarının kuşkusuz farkındalar. Ama aldıkları sorumluluğu kimi kez unutanlar oluyor. Hepsi değil elbette. Seslerini yükseltenler, sözlerine dikkat etmeyenler çok fazla değil. Bizim için rahatlatıcı bir tutumdur bu.
Partilerin Genel Başkanları, Başkan yardımcıları diğer üst düzey yöneticileri, kavgacı, küfürcü milletvekillerini uyarmalı ya da onlara önemli görevler vermemelidir.
Milletvekilleri için belli bir öğrenim düzeyi belirlenmiş değil. Eskiden okuma yazma koşulu vardı. Şimdi ilkokul bitirmiş olmak isteniyor mu, bilmiyorum.
1960 ihtilalinden sonra düzenlenen anayasaya göre Milletvekillerinin yanı sıra bir de Senato vardı. Milletvekili olmak için okuma yazma bilmek yeterli görülürken, senatör olabilmek için hem 40 yaşını bitirmiş olmak, hem de Üniversite mezunu olmak şartı vardı.
Ankara Fırıncılar Derneği Başkanı Rize Milletvekili Hasan Tez ilkokul mezunuydu. Hükümet İsmet İnönü’nün Başkanlığında kurulmuştu. Bir ara Adalet Parti Milletvekilleri Hasan Tezle alay etmek için; “Hasan Bey, İsmet İnönü Başbakan oldu Sana bir bakanlık verir herhalde!”
Hasan Tezin yanıtı şöyle olmuş:
Bizim Partinin içinde Bakanlık yapacak o kadar milletvekili var ki, bana sıra gelmez. Ama sizin içinizde olsaydım, garanti bakandım”
Yazıyı milletvekilleri arasındaki kavgalarla açtım, hiç olmazsa sonucunda okuyucuları güldürmek istedim.
Sanırım yanlış olmadı.