İki, ya da daha çok sayıdaki kişiler aralarında konuşurken, konuşmaların dışında kalan kişilerin, istemeden de olsa, duymasına “Kulak misafirliği” denir.
Herkes, bu tür misafirliklerle karşılaşır.
Ben de böyle bir misafirlikte bulundum.
Antalya da bir parkta oturuyoruz. Bir kaç metre ötede baylı-bayanlı kişiler konuşuyor.
Erkeklerden biri, bir bayana; “Her gün ayrı renkte elbiselerle görüyorum seni. Elbisen çok mu?” diye soruyor.
Bayan yanıt veriyor:
“Otomobillerimizin rengine göre giyiyorum.”
Bu arada biz de öğreniyoruz ki, bayanın değişik renklerde elbiselerinin yanı sıra otomobilleri de var.
Gazeteler, ülkemizdeki her dört aileden birinin geçim sıkıntısı içinde bulunduğunu yazıyor. Çöp bidonlarından ve pazar artıklarından yiyecek toplayanların fotoğraflarını sanırım görmeyen kalmamıştır.
İşte biz böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Kimileri, günlük elbise ve değişik modellerde arabalara binerken, kimileri okula giden çocuklarının çantalarına kuru ekmek bile bulmakta zorlanıyor.
Sayılarını kesin olarak bilemediğimiz yabancılar, ülkemizde vergisiz ticaret yaparken, hastanelerimizde sırasız muayene olurken, bizim vatandaşlarımız attığı her adımda, yaptığı her alış-verişte vergi ödüyor ve hastanelerde muayene olmalarına bir türlü sıra gelmiyor.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır da görevli iken, kendisine bağlı erkânın göz kamaştırıcı kıyafetleri dikkatini çeken bir vatandaş, o cicili-bicili kıyafetleri giyenlerin kim olduğunu sormuş birisine. Sorduğu kişi de; Onların, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kulları olduğunu söylemiş.
Vatandaş; “Hey Büyük Allah’ım, bir Mehmet Ali Paşa’nın kullarına, bir de, senin kullarına bak!” demekten kendini alamamış .
Bu konuda tüm kâinatın ve canlıların yaratıcısına sitem etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Ancak, hiç olmazsa; varsıllar bir bölgede, yoksullar da bir başka bölgede yaşasalar da, birbirlerini görüp tedirgin olmasalar.