Oldum olası şehir kitaplarına apayrı bir ilgim vardır. Çünkü bu türdeki kitaplarda, ele alınan şehrin nabzı atar. Şehir kitaplarında şehrin kimliğini apaçık görürsünüz. Zira şehir, yazarın gönül dünyasında dile gelir. Yazar dünle bugün, bugünle yarın arasında muhkem köprüler kurar bu çeşit kitaplarda. Bu köprüler sizi şehre daha bir yak(ın)laştırır.
İstanbul’un her köşesinin ayrı bir güzelliği vardır. Asya yakasıyla Avrupa yakası güzellikte adeta yarışır birbirleriyle. Bu yarışta hepsi de birincidir. Birini ötekinden üstün tutmak haksızlık olur. Her semtin kendine göre bir güzelliği ve özelliği vardır.
İstanbul’un en güzel köşelerinden birisi de Kadıköy’dür. Marmara’nın koynunda yarına dair pembe rüyalar gören Kadıköy, baştan başa bir tarihtir. Bu konuda hemen yanı başındaki Üsküdar’la yarışır. Asırlara meydan okuyan Kadıköy; İskelesiyle, Moda’sıyla, Altıyol’uyla, Bahariye’siyle, Kalamış’ıyla, Göztepe’siyle, Selâmiçeşme’siyle, Erenköy’üyle, Suadiye’siyle, Bostancı’sıyla, Kozyatağı’yla, Fikirtepe’siyle, Acıbadem ve Karacaahmet’iyle dillere destandır.
Yakın zamanda Tamer Kütükçü’nün “Geçmiş Zamanların, Mekânların ve Hatırlamaların Rafında Kadıköy’ün Kitabı” adlı kıymetli şehir kitabını büyük bir keyifle okudum. Birikim ve derinlik sahibi okur, kitabın yazı ehli, usta bir kalemin elinden çıktığını ta en başta bile anlayabiliyor. Çünkü kurulan cümleler ve sıra dışı ifadeler, eserin üslûbunun güzelliğini açıkça ortaya koyuyor. Yazar Kütükçü kelimeleri adeta kanatlandırıyor.
Aslında bir müzikolog olan Tamer Kütükçü, Kadıköylü bir yazar olarak kaleme almış kitabını. Yani bir turist edasıyla Kadıköy’ü günü birlik gezmiş bir yazar değil. Kadıköy onun hayatının kilometre taşlarından biri, belki de birincisi. Onun içindir ki bu kitapta yazarın yaşanmışlıkları da var. Zaten içselleştirilmiş bu yaşanmışlıklar, söz konusu kitabı daha bir sıcak ve samimi kılıyor. Yazar bizi adeta elimizden tutarak Kadıköy’ü sokak sokak gezdiriyor. O mekânların kendisi için ne ifade ettiğini anlatıyor. Gezdiği yerleri sadece kendi gözüyle yansıtmıyor, daha evvel bu mekânlarla ilgili yazı ve kitap kaleme almış yerli ve yabancı gezginlerin de görüşlerini aktarıyor. Bu da kitabın tek bir bakış açısına sıkışıp kalmasını önlüyor; çerçeve genişliyor. Hem tarihî hem de doğal çevreyi soluyorsunuz yazarla birlikte.
Kadıköy’ün Kitabı hem gezi hem de hatıra türünden derin izler taşımaktadır. Fakat ona tek başına bir hatıra veya gezi yazısı kitabı diyemeyiz. Her ikisinden de çeşniler taşıyan güzel bir eser. Kitabı okurken kendinizi sanki bir masal dünyasında hissediyorsunuz. Yazar Kadıköy’ü hiç görmeyen okurlarını “Bu şehri bir an evvel görün” dercesine kamçılıyor.
Türkiye’de daima bizi bize anlatan millî ve yerli eserlere imza atan Ötüken Neşriyat’ın Şehir Kitapları Dizisi’nden çıkan “Kadıköy’ün Kitabı” Mart 2014’te okurlarla buluşmuş. Eser ilgi görmüş olacak ki daha sonra ikinci baskısı yapılmıştır. Söz konusu kitap duygu ve bilgiyi aynı teknede yoğurmuş izlenimi veriyor. Fakat yazar Kütükçü, okurunu asla ansiklopedik bilgilerle boğmuyor. Bahsi geçen kitapta ayrıntılı gözlemlerin ön planda olduğunu görüyoruz. Yazar bunları yansıtırken benzetmelerden, mecazlardan ve yan anlamlardan sıkça yararlanıyor. Başka bir tabirle söylemek gerekirse yazar şiirsel bir üslup kullanıyor.