“Önce ahlâk ve maneviyat”, olmazsa olmaz mottomuz olmalıdır.
Merhum Necmeddin Erbakan tarafından adeta bir slogan hâline getirilen “Önce ahlâk ve maneviyat”, bugünkü gençlerin tabiriyle olmazsa olmaz mottomuz olmalıdır. Zira ahlâk, dinden de önce gelen elzem bir kavramdır. Ahlâk yoksa din de yoktur veya içi boş bir kavramdır. Zira din, ahlâkı; ahlâk da dini besleyen bengisu hükmündeki manevî kaynaklardır.
Ülkemizde ahlâk kavramı her geçen gün hayatımızdan çekiliyor. Onun yerine, bir ahlâksızlık projesi olarak bize (insan tabiatına) hiçbir şekilde uymayan Batılı değerler(!) getirilmeye çalışılıyor. Bunun bir yansıması olarak çıplaklık ve fuhşiyat (çirkin işler, günahlar) yaygınlaşıyor. Koca bir nesil gözümüzün önünde elimizden kayıp gidiyor.
Günümüzde açık saçık giyinme (çıplaklık) akıl almaz derecede arttı. Cadde ve sokaklar plaj alanına döndü. Yatakta giyindiğimiz kıyafetleri kalabalık caddelerde dolaşanların üzerlerinde görmeye başladık. Üstelik böyle giyinenleri modern (elit) etiketiyle onure ediyorlar. Yakın geçmişte göbeği açık ve dekolte kıyafetle cadde ve sokaklarda dolaşan çok az kişi görürdük. Yani eskiden bu görüntüler istisnaydı. Fakat bugün gelinen noktada bunun bir istisna olmaktan çıkıp bir modaya ve özentiye dönüştüğünü ve akıl almaz boyutta çoğaldığını üzülerek görmekteyiz. Bu sadece belli şehirlerle sınırlı bir durum değildir. Başta büyük şehirlerimiz olmak üzere, Türkiye genelinde böyle bir açıklık saçıklık söz konusudur.
Bugünkü çıplaklık meselesine değindiğimizde bazıları bunu özel hayata müdahale olarak görüyor ve bizi aforoz etmeye kalkıyor. Fakat bilinmelidir ki bu toplumun bin yıllık gelenekleri, inançları ve teamülleri vardır. Bizler de bu toplum içerisinde yaşıyoruz. Bu, “Nefsini terbiye edip etrafına değil, önüne bakarsan hiçbir şey olmaz.” demekle geçiştirilecek kadar basit bir durum değildir. Bunu, bu uygunsuz görüntülerden rahtsız olan kişilerin nefis terbiyesiyle geçiştirilecek bir durum olarak görmek kimsenin haddi ve hakkı değildir. Meseleleri görmezden gelmek asla çözüm olamaz. Zira tozları halının altına süpürmekle temizlik olmuyor. Üryan üryan dolaşanların diğer kişileri günaha sokma hakkı yoktur.
Mehmet Akif’in dediği gibi “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile.”
Son çeyrek asırda Türkiye’de büyük bir ahlâk erozyonu yaşanıyor. Ahlâksızlık değişmez moda olmuş ne yazık ki. Büyük lafı dinleyen yok. Gençlerimiz binmişler bir alâmete gidiyorlar kıyamete. Sözün bu noktasında Mehmet Akif’in şu dizeleri geliyor aklıma: “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile…/Adam aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile!/Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir; /Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir” Merhum Mehmet Akif sanki bugünkü çirkin tabloyu anlatıyor bizlere.
Türkiye’de ahlâksızlık en çok görsel medya(televizyonlar) üzerinden besleniyor. Siyah beyaz tek kanallı zamanlardan, renkli çok kanallı bugünlere gelindiğinde çok şey değişti. Son yıllarda televizyonlarda bir dizi furyası baş gösterdi. Dizilerde kız erkek ilişkileri dinî değerlerle hiç mi hiç uyuşmuyor. Aksine bu diziler bize, alışık olmadığımız, fıtratımıza uymayan bir hayatı sunuyor. Diziler çıplaklığı bir hayat tarzı olarak izleyicilere dayatıyor.
Türkiye’de görsel medya üzerinden ahlâksızlığı yaygınlaştırmak için proje üstüne proje gerçekleştiriliyor. Bir kısım televizyonlar ahlâksızlığa büyük bir iştahla hizmet ediyor. İnsanlar ahlâka mugayir açık saçık programları seyrederken kendisini Brezilya’da yahut Rusya’da sanıyor. Türkiye’de böyle şeylerin olabileceğine inanamıyor. Nikâhsız hayat, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç gibi olumsuzluklar ne yazık ki teşvik ediliyor. Dizilerde ve filmlerde şiddet meşrulaştırılıyor. Ahlâksız bir nesil yetiştirmek için bütün imkânlarını seferber ediyorlar. Çocuklarımızın beynini yıkıyorlar. Zehiri bal diye sunuyorlar. Bütün bunlar olurken kimsede ciddi bir tepki yok. Oysa her geçen gün çocuklarımız elimizden kayıp gidiyor. Koca bir nesil uçuruma doğru sürükleniyor.
Televizyonlardaki ahlaksızlıkların hangi birinden bahsedeyim ki?… Neresinden tutsan eline geliyor. Allah aşkına, saatlerce süren ahlâksız programların kime ne faydası var? Bir şey mi öğretiyorlar: Hayır!… Beş on kişinin rezillikleri Türkiye’yi ne alâkadar eder. Bu gibi programlar “İnadına mini etek giyilecek, inadına soyunacağız” diyenlerin düşüncelerine hizmet ediyor. Müslüman Türkiye kimsenin zehir tarlası değil. Herkes ne yaptığını bilecek. RTÜK bu gibi programları yayından kaldırmalıdır. Aksi hâlde böyle programlara göz yuman RTÜK’ün saygınlığı ve varlık sebebi tartışmaya açılmaya namzettir. Benden söylemesi…
Ahlâk ve adalet hayatın olmazsa olmaz iki mümtaz değeridir.
Ahlâk ve adalet hayatın olmazsa olmaz iki mümtaz değeridir. Bu dünya gurbetinde huzur ve sükun arıyorsak onlara sımsıkı sarılmalıyız. Sözlerimi, vaktiyle kaleme aldığım dua hükmündeki mısralarımla bitirmek istiyorum: “Tek dileğim budur Rabbim!/Ahlâkımı güzelleştir/Ahlâk berrak sudur Rabbim!/Ahlâkımı güzelleştir//Ahlâksızın ruhu açtır/Arınmaya pek muhtaçtır /Güzel ahlâk baş(t)a taçtır/Ahlâkımı güzelleştir//Yüreğime sevdir seni/Kaldır orta yerden teni /Muhabbette var et beni/Ahlâkımı güzelleştir//Kötülerden uzak eyle!/Zalimlere tuzak eyle!/Yüreğimi apak eyle!/Ahlâkımı güzelleştir//Seni sevmek benim kârım /İçimdedir kızgın narım /Gülümsesin gülbaharım/Ahlâkımı güzelleştir//Muhtaçlara el olayım/Bikeslere dil olayım/Diken değil, gül olayım/Ahlâkımı güzelleştir//Kavi eyle imanımı/Keskin eyle izanımı/Güçlü eyle mizanımı/Ahlâkımı güzelleştir//İnanmayan sert bir taştır /İmanımı koyulaştır/Hakikate tez ulaştır /Ahlâkımı güzelleştir//Gönül sana ermek ister/Can mülkünü vermek ister /Gonca güller dermek ister/Ahlâkımı güzelleştir.”