Tasavvuf dinimizde Hakk’a ve hakikate götüren yollardan biridir. Tasavvufta sohbet mühim bir akidedir. Şeyhler, sohbet kanalıyla müritlerin kalbine sirayet eder. Dinî ve tasavvufî hakikatleri bu yolla muhataplarına iletirler.
Bilindiği gibi Hacı Bayram Veli, Türk tasavvuf kültüründe ve mistik şiir sahasında çok önemli bir isimdir.14.yüzyılın ikinci yarısıyla 15.yüzyılın ilk yarısı arasında seksen yıllık ömür süren bu büyük Allah dostu az ama hafızalarımıza kazınan şiirler kaleme almıştır. Bu şiirlerden pek azı elimizin altındadır. Zamanın hoyrat eli bu güzel manzumeleri bizden koparmıştır. Onun şu şiiri çoğumuzun belleğinde canlılığını muhafaza etmektedir:
“N’oldu bu gönlüm, n’oldu bu gönlüm
Derd ü gamınla doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm”
Yanmada derman bulacak kadar manevî sahada yol kat eden Hacı Bayram Veli, tasavvuf dünyasında da bir ekol olmuştur. Ona göre asıl zenginlik mal, mülk ve servet biriktirmek değildir. Gerçek zenginlik manevî sahada tekâmül etmektir. Bu demek değildir ki maddî zenginlik kötüdür. Servetimiz helâl yoldan kazanılmışsa bunda beis yoktur. Zengin mümin fakir müminden daha hayırlıdır. Çünkü zengin Müslüman elindekilerle hayır hasenatta bulunur; düşkünlerin elinden tutar. Malımız olabilir fakat gönlümüzde mal mülk sevgisi ve tamahkârlık barınmamalıdır.
Hacı Bayram Veli, zamanına göre bir hayli yüksek maaşlı bir vazife olan müderrislik(profesörlük) görevini bırakarak geçimini çiftçilikle idame ettirmiştir. Kimsesiz ve fakir insanlar için zenginlerden zekât toplayarak onlara dağıtmıştır. Yani fakirle zengin arasında bir çeşit sevgi, muhabbet ve dayanışma köprüsü olmuştur.
Kelâbâzî adlı mutasavvıf “Et-Tearruf” adlı eserinde Allah’a akılla değil kalple ulaşılabileceği tezini ileri sürmektedir. Hacı Bayram Veli Hazretleri de bu görüşü kendisine esas kabul etmiş bir mutasavvıftır.
Gerçekten de akıl bir noktaya kadar bize yol göstermeye muktedir olmaktadır. O noktadan sonra akıl acziyetini göstermektedir. Onun için manevî alanda tekâmül ederken aklı değil, gönlü kılavuz olarak tayin etmek daha isabetlidir.
Kalp, yüce Allah’ın tecelligâhıdır. Bir hadiste şöyle denmektedir: “Ben yere göğe sığmadım ancak mümin kulumun kalbine sığdım.” Bu da gösteriyor ki her şey kalpte olup bitmektedir.
Bilindiği gibi Hacı Bayram Veli’nin görüşlerini esas alan “Bayramîlik” tarikatı vardır. Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin, Eşrefoğlu Rumî, gibi isimler de Hacı Bektaş Veli’nin manevî tezgâhından geçerek seyr ü suluk etmişlerdir.
Bütün mutasavvıflar gibi o da sünnete dört elle sarılmış bir Hakk dostudur. O hiçbir zaman Şia mezhebine sıcak bakmamıştır. Sünnî olarak yaşamış ve müritlerini de o doğrultuda yetiştirmiştir.
Osmanlı’nın ilk yıllarında Arapça ve Farsça yaygın olarak kullanıldığı için Türkçenin esamisi okunmuyordu. Hacı Bayram Veli bu akıma kapılmayarak Türkçenin tekrar görkemli günlerine dönmesi için mücadele vermiştir. Talebeleri de tıpkı kendisi gibi Türkçe yazarak bu dili millî birliğin tesisi için canlandırmışlardır.
Hacı Bayram Veli engin tecrübesiyle kendisine teslim olanlara Hakk ve hakikat yolunu göstermiştir. O,bu manada iyi bir pedagogdur. Öğütleri hayat tecrübelerinin yansımasıdır. Yazımı bu büyük insanın sözlerinden bir kısmını sizlerle paylaşarak bitirmek istiyorum:
“İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız.”
“Hiddet ve kin, hakikatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.”
“Allah’a isyan yolunda, hiçbir kimseye yardım etmeyiniz.”
“Küçük çocukları seviniz, başlarını okşayınız. Onları sevindiriniz ki, Peygamber Efendimizin emrini yerine getirmiş olasınız.”
“Çarşıda ve cami avlusunda bir şey yemeyiniz. Yol ortasında durmayınız. Ticaret erbabının dükkânlarında uzun müddet oturmayınız.”
“Hiçbir günahı küçümsemeyin, çok çalışın. Boş gezenler, zengin bile olsa, arkadaşları şeytan, kalpleri şeytanın konağı olur.”
“Helâlinden kazanıp, ondan fakirlere cömertçe veriniz.”
“Ölümü çok hatırlayınız. Ölüm gelmeden hesabınızı yapınız. Tövbe ediniz ki, affa kavuşasınız.”
“Dünya gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyaret ediniz.”
“Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşa etmeyiniz. Çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emanettir. Emanete hıyanet ise, çirkin bir harekettir.”
“Âlim ve velilerin kabirlerini ziyaret ediniz. Zira o büyükler, kendilerini ziyaret edenlere şefaat ederler.”