Halk arasında yayın bir söyleşidir ve gerçeği ifade eder. Zengin yeni bir elbise giyerse, “Hayırlı olsun” derler. Fakir yeni bir elbise giyerse, nereden aldığını” sorarlar.
Sanki, fakirin yeni bir elbise alması ve giymesi, hiç olmayacak bir şeymiş gibi gelir çoklarına.
Zenginlerin varlığında fakirlerin de hakkı vardır. Zekât konusu bu nedenle ortaya atılmış ve İslâm’ın beş şartından biri olarak kesinleşmiştir.
Eğer, tüm zenginler, dinimizin emrettiği ölçüde zekâtlarını verseler, ortada fakir kalmaz.
Ama nerede?
“Komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir” Hadisi de uyarmaya yetmiyor Müslümanları.
Herkes bildiğini okuyor, bildiği, inandığı gibi yaşıyor.
Bu yazıyı, kimseye dini öğüt vermek için yazmadım. Kaldı ki, bir işim, sorumluluğum da değil öğüt vermek.
Ak Parti milletvekillerinden biri, arkadaşlarına, çok ilginç bir konu yakalamış gibi anlatıyor.
Neyi?
Kendisine, “öldük, bittik” şeklinde dert yanan bir çiftçi gencin cebinde pahalı bir telefon görmüş. Pahalı dediği telefon 4-5 yıl önce 24 taksitle alınmış ve 4 bin TL’lik bir telefon.
O milletvekili, güya çiftçinin söylediklerini o pahalı dediği telefonla çürütmeğe çalışıyor. Çiftçileri, eski bir telefon değil, kullandıkları akaryakıtın, gübrenin, ilacın, bankalardan aldıkları kredilerin faizlerinin batırdığını bilmeyen kaldı mı bu ülkede.
Çiftçilerin yarısı çiftçiliği bırakmış. Tarlalar ekilmiyor. Çiftçi kazansa, niye bırak sın çiftçiliği?
Yanılıyorsam beni bağışlasın ama milletvekilinin amacı, genç çiftçinin söylediklerini (Aklı sıra) boşa çıkarmak ve 4 yıl önce 24 taksitle aldığı 4 bin lira değerindeki telefonu ona çok görmek.
Çiftçinin hakkı değil mi 4 bin liralık telefon kullanmak?
Yazıya başlarken, zengin yeni bir elbise giyerken hayırlı olsun demeleri, fakir giyerken nereden aldın demeleri örneğini bunun için verdim.
Çiftçiye 4 bin liralık telefonu çok gören milletvekili, haltan gelen tepki üzerine sözünü değiştirdi. “Ben öğle demek istemiştim” dedi.
Hep böyle yaparlar. Tepki görürlerse bahane uydururlar.