Değer yargısı; yerleşik inançlarımızdan biri anlamına gelen bir deyimdir. Zamanla, kişilerin ve toplumların değer yargıları değişmektedir. Çünkü bilim de, sanatta, bilimin ve sanatın her dalı da zaman için gelişmektedir. Kişilerdeki, toplumlardaki değişimler de, bu gelişmekten etkilenmektedir.
Herkesin yaşamında unutulmayan olaylar vardır. Bu ilginç olayların pek çoğundan biri de benim yaşamımda meydana geldi.
Aradan kaç yıl geçti, bilemiyorum. Bir yakınımızla İstanbul’da onun da eşinin kardeşiyle yazlığa gitmeğe karar verdik. Beni, önceden tanışmadığım birisinin özel aracı ile gönderdiler.
Denizin kenarında, doğal güzellikleri olan bir bahçenin içindeki yazlık eve vardık. Adam evin kapısını açtı, içerden masa sandalye çıkardı. Biraz sonra, masanın üstüne cinsinin bilmediğim bir içki, sonra iskambil kâğıtları, daha sonra da tavla getirdi. “Kardeşim, enişte ve çocuklar gelinceye kadar, birer kadeh alır, ardından dilerseniz bezik, dilerseniz tavla oynarız” dedi.
Tanımadığım, sonradan bir üniversitede öğretim üyesi olduğunu öğrendiğim kişiye; “Kusura bakmayın, ben içki içmem, tavla da, kâğıt oyunlarının da hiç birini bilmem” dedim. Adam, manalı bir şekilde yüzüme baktı; Spor takımlarından hangisini tutarsın” diye sordu. Milli takımımız yenerse sevindiğimi, diğer takımlar arasında tercihimin olmadığını söyledim.
Bana ne söylese beğenirsiniz?
“Kardeşim, eniştem ve çocuklar gelinceye kadar, biz seninle nasıl zaman geçireceğiz burada?” diye sordu.
Bu kez, manalı bir şekilde onun yüzüne bakma sırası bana gelmişti.
“İnsanlar bir araya geldikten sonra; içki içmekten, tavla ve kâğıt oyunları oynamaktan, spor kulüplerini tartışmaktan başka bir konu bulamazlar mı? “ Dedim.
Sustu, yanıt vermedi, getirdiği, ne olduğunu bilemediği içkiden bardağa doldurdu ve içmeğe başladı.
Herkesle, her yerde, her zaman bilimle, sanatla, edebiyatla, siyasetle, ekonomiyle ilgili konular konuşulmaz, biliyorum. Kişilerin özel yaşamına da girilmez. Ama belli bir eğitim almış, bir yerlere gelmiş insanlardaki değer yargılarının, bilimle, sanatla, tecrübeyle paralel olmayan bir biçimde gelişmiş olması da doğrusu bana çok ilginç gelmişti.
Demek ki, kimileri, aldıkları eğitim ne olursa olsun, içki içmekten, kâğıt oynamaktan, spor kulüplerini tartışmaktan başka, konuşacakları konu bulamıyormuş.
Ya da, bizim gibi; içkiden, oyundan, spordan ilgisi olmayan insanların bu toplumda yeri yokmuş, onu anladık.