Geçim koşullarınız çok uygun olabilir. Eviniz, arabanız, eğitimini tamamlamış çocuklarınız da olabilir. Sağlınızla ilgili bir yakınmanız da olmayabilir. Tüm bu güzellikler, mutlu olmanız için yetmiyor.
Neden?
Her gün, evinizden çıkıp işyerinize gelirken, parklarda otururken, iki dostunuzla sohbet ederken, sizin dışınızda meydana gelen olumsuzluklar canınızı sıkar.
Ne gibi?
Kaldırımda yürüyorsunuz, iki üç bay ya da bayan kaldırımın ortasında sohbete dalmışlar. Sizin kaldırımda yürümenize engel olmaları umurlarında değil.
Ne yapacaksınız?
Uyarsanız, hoş olmayan bir yanıt verebilirler.
Kimi kaldırımlar çok dar, biri o dar kaldırım, şahsına tevdi edilmiş gibi yolu kesecek bir biçimde dikilmiş, birisiyle telefonla konuşuyor.
İki arkadaşınızla parkta çay içmek istiyorsunuz. Yanı başında, birileri ağıza alınmayan küfürlerle, sesini de yükselterek aktarıyor birilerine.
Alış veriş için çarşıya çıkmışsınız, birileri de, bir işyerinin önüne atmış sandalyeyi. Kaldırımdan ya da caddeden geçen hanımları, kızları gözetliyor. Yanlarına gitseniz, “Sizin anneniz, kız kardeşiniz eşiniz ya da kızınız yok mu? Sizin baktığınız gibi başkaları da, eşinize, kazınıza, annenize aynı şekilde baksa nasıl karşılarsınız, deseniz, başınıza gelecekleri düşünün!
Zaman zaman alış-veriş yaptığınız bakkala, manava, giyim mağazasına gittiniz. Bir şeyler aldınız. Sonra öğrendiniz ki, o aldıklarınızın tümü hem kalitesiz, hem de daha kalitelileri sizin aldığınızdan çok daha ucuz.
Ne yaparsınız?
Adam, aracını, park yapılmaz levhasının önüne çekmiş. O aracının çekildiği yer de yol. Yolunuza devam etmek isterseniz, arabanın arkasını dolaşacaksınız. Uyarsanız, “Bildiğin yere şikâyet et diyecek kadar da nezaketsiz ve kaba.
Gözlerinizin önünde, cereyan eden, edebe, ahlaka aykırı davranışlar, küfürler, hoş olmayan kıyafetler, sizde mutluluktan bir parça bırakır mı?
Yukarıdan beri sıraladığımız olumsuz davranışların ardı, arkası kesilmiyorsa, bulunduğunuz köyü, kasabayı, kenti de terk edemiyorsanız ne yapacaksınız?
Olumsuz tutumlardan bizim gibi yakınan bir dostumuz Emekli Öğretmen Şükrü Uğur derdi ki:
“Anlayışlı adama ben kurban olayım, anlayışsız adam da bana kurban olsun”
Üzüntümüz nedir biliyor musunuz?
Birlikte yaşadığımız anlayışlı adamların azlığı, anlayışsız adamların çokluğudur. Ve siz de bu anlayışsız insanlarla birlikte yaşamak zorunda iseniz, nasıl mutlu olacaksınız?