Bireylerin kendilerine, içinde bulundukları topluma ve giderek ülkeye yararlı birer insan olarak yetişmesi, yazının başlığına aldığım üç ayrı sözcükle ilgilidir.
Aile, çocuğun yetişmesinde ilk basamaktır. Bazı çocukların küfürlü konuşmalarına tanık oluyoruz.
Nereden kaynaklanıyor?
Aile ve çevreden kaynaklanıyor. Küfürlü konuşma konusunu okulla bağdaştıramayız.
Çocuk, ilk eğitimi, giyimi, kuşamı, düzgün konuşmayı, arkadaşlarıyla ilişkileri aileden öğreniyor. Demek ki, iyi çocuk yetiştirmek için, önce iyi yetişmiş anne ve babalar gerekli.
Ailenin yetişmesi için ne yapılabilir?
Seminerler düzenlenebilir. Halk eğitimi aracılığıyla, aileler ziyaret edilebilir. Topluca gelip yerleşen ailelerin aralarında, eğitimli ailelerin bulundurulmasına özen gösterilebilir. Giyimde renk uyumunu, güzel, hatasız ve küfürsüz konuşmayı, insan ilişkilerini, o eğitimli aileden öğrenebilirler.
1930’ların başında, Kelkit’e ilkokul Müdürü (Eski adıyla Maarif Memuru) olarak bir aile geldi. Ziya Öztürk ailesi) Aslen Erzurumluydular. Okul Müdürü aynı zamanda hafızdı. Anne, Baba, Baldız ve 6 erkek çocuktan oluşan bu aile eğitimliydi. Güzel konuşurlardı. Kötü alışkanlıklardan uzak yaşadılar. Sanatkâr ruhluydular. Sesleri güzeldi. Sporseverlerdi. İlk kayağı onlardan gördük. İçlerinde dilsiz kaval çalan, beste yapan, ressam olanlar vardı. Kelkit’in Türkülerini besteleyip Ankara Radyosu repertuvarına kazandırdılar. (Bestekar Bedri Öztürk)
1930’la, 1960 arasında yetişen pek çok genç o aile nedeniyle güzel alışkanlıklar kazandı.
Eğitimsiz, toplu yerleşen ailelerin arasına eğitimli ailelerin yerleşmesine yararlı olur diye verdim bu örneği.
Bireylerin yetişmesinde çevre çok önemlidir. İyi, kötü davranışları da, zararlı alışkanlıkları da çocuklar genellikle çevreden öğrenir.
Büyük kentlerinde birinde, eğitimli bir aile bir süre oturmak için ev arıyormuş. Bakmak istedikleri, güzel görünümlü bir binaya gitmişler. Bakmışlar ki, balkonları çevreleyen demirlerden çamaşırlar asılıyor. “Biz burada kalamayız” demişler. Bir başka apartmandan içine girmişler. Kapıların dışında ayakkabıların rastgele bırakıldığını görmüşler. “Biz burada da kalamayız” demişler. Bir başka apartmanın önünde oynayan çocuklar görmüşler. Çocuklar küfürlü konuşuyor, kavga ediyorlarmış. “Biz burada da oturamayız” demişler. Oysa, o aile, sorumluluk alarak, baktıkları o apartmana güzel örnek olabilir, orada oturanları da etkileyebilirlerdi.
Okulun önemini anlatmaya herhalde gerek yok. Çünkü okuyanlar da, okumayanlar da bunu bilir. “Bir okul, bir hapishane kapatır” diye bir halk deyimimiz vardır. Okuyan insanların, okumayanlara göre, suç işleme oranları düşüktür. Eğitimli bir toplumda gereğinden çok hapishane açılmasına lüzum kalmaz.
Okul-Aile-Çevre başlığı altında daha çok yazılar yazılabilir. Biz bugünkü yazımızı burada noktalayalım. O çoklarına da zaman gelir.