Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) Gümüşhane Şubesi tarafından “Türk Kahvesi, Kırmızı Koltuk, Gümüş Kalem” konseptli ayın konuğu programında Temmuz ayının konuğu Kamu-Sen Gümüşhane Kurucu Başkanı, TÜRKAV Gümüşhane İlk İl Temsilcisi ve Gümüşhane Belediyesi eski Başkan Yardımcısı Şevki Aşkın oldu.
Özel İdare İş Merkezinde bulunan TÜRKAV Gümüşhane Şubesinde düzenlenen programda Aşkın, kentte görev yapan basın mensupları ile bir araya gelerek yerel ve ulusal birçok konuda değerlendirmelerde bulundu. Kamu-Sen Gümüşhane Kurucu Başkanı, TÜRKAV Gümüşhane İlk İl Temsilcisi ve Gümüşhane Belediyesi eski Başkan Yardımcısı Şevki Aşkın’ın konuk edildiği ayın konuğu programına TÜRKAV Gümüşhane Şube Başkanı Ercan Küçüköner, Gümüşhane Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Köprülü ve Gümüşhane basınının yerel temsilcileri de katıldı.
35 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Gümüşhane Belediyesinde dönemin belediye başkanı merhum Mustafa Canlı’nın başkan yardımcılığını yaptığını söyleyen Aşkın, “Uzun yıllar doğduğumdan beri Gümüşhane’deyim, hiçbir yere gitmedim. Çocukluğumdan beri bu şehirde yaşıyorum. Bu şehrin tozunu, toprağını kışın zemherimin soğuğunu ağustos ayının da sıcağını yaşamış bir insanım ve hala da buradayım. Ankara’da, İstanbul’da yaşayıp buraya gelmiyorum veya Antalya’da Denizli’de yaşayıp kışın buraya veya sıcakta yaşayan kışın soğukta yaşayıp yazın buraya gelmiyorum. Uzun yıllar Gümüşhane’de Milli Eğitim’de hizmet ettim. Otuz beş yıl öğretmenlik yaptım. Otuz beş yılın sonunda da rahmetli Mustafa Canlı belediye başkanlığında Gümüşhane Belediye Başkanı Yardımcısı olarak atandım. Bir yıl beraber çalıştıktan sonra Mustafa Bey’in seçimleri kaybettikten sonra Ercan Bey kazandı. Ercan Bey’le de yedi yıl beraber çalıştım. Ve neticede kendi isteğimle Gümüşhane Belediyesi’nden ayrılmış oldum. Şu anda serbest olarak, emekli olarak yaşamaktayız. Benim kendimle ilgili Gümüşhane’de şunu da söyleyebilirim. TÜRKAV, Türkiye Kamu Sen ve Memur Sendikacılığını Gümüşhane’nin adı benimle anılmıştır. İlk defa caddede memurları caddeye indirerek eylem yapan kişiyim. KESK’in, Gümüşhane’de 62 tane üyesi vardı. Memur- Sen ‘in Gümüşhane’de 20 tane üyesi vardı. Biz Kamu-Sen’i kurduğumuz yıllar. Ama Allah’ın izniyle biz kurduğumuzda kamu-Sen üye sayısını 450’e çıkardık. Fakat ne hikmetse işte günümüzde siyasetin, sendikalara karşılığından dolayı demek istiyorum. Şimdi Memur-Sen’in Gümüşhane’deki sayısı iki binlerin üzerine çıkıyor, üç binlere yaklaşıyor. KESK kapanma noktasına geliyor. Kamu-Sen hala benim bıraktığım 450 üyeyle devam ediyor. Yani artırdığı, eksildiği gidenler geldi. Tabi ki Memur Sendikacılığının ardında yatan gerçekçi şu maalesef ben her konuşmamda her yerde söylemişimdir” dedi.
“Vasıfsız elemanlar ülkeyi yönetiyor”
Devlet memuruna siyaset hakkı verilmediği için bu tür sorunların baş gösterdiğini dile getiren Aşkın, “Ben işçi arkadaşlarımı, o kardeşlerimi kesinlikle hiç demiyorum ama işçiler siyaset yaparken memurun siyaset yapmadığı bir ülkede işte böyle vasıfsız elemanların ülkeyi yönetme noktasına geldiğini de görüyoruz. Bir siyasi il partinin il başkanı işçi olduğu sürece ilkokul mezunu olabiliyor ama üniversite memuru, profesörler ve akademisyenler hariç diğerleri kesinlikle olamıyorlar. Ne zaman ki bu düzelirse Türkiye’de siyasete kalite gelir diye düşünüyorum. Dolayısıyla sendikalarla yaşadığı sıkıntı çünkü memurlar siyaset konuşamıyorlar, serbest konuşamıyorlar. Konuştukları zaman idari cezalar alıyorlar. Onun için kamu sendikalarında siyasi partilerin neredeyse arka bahçesi konumuna geldi. Onlar ne diyorsa onu söylüyorlar, onlar ne kadar müsaade ediyorlarsa onlar da onları söylüyorlar. Biz caddelerde yıllarca bağırdık. Simitle oruç açtık. Hiç unutmuyorum, emniyet müdürünün haberi yoktu. Bu anımı paylaşmak istiyorum. Zafer Meydanı’na bir tane kamera konmuştu. Emniyet Müdürü tesadüfen kameraya bakıyor. Diyor ki bu pazar yerinde Zafer Meydanı’nda eylem yapıyorlar. Sizin haberiniz yok mu? Ne yapıyorlar orada? Gidin bakın ve polisler geliyorlar, Türkiye’de ilk defa bir simitle iftar yapmıştık. O gün bugün hala simitte muhtaç oldu bu memurlar. Ama maalesef hiç kimse şu an itibariyle hiç kimse konuşmuyor, susuyor, herkes ya Rabbim çok şükür deyip gidiyoruz. İnşallah sonumuz iyi olur” şeklinde konuştu.
“Emekliliğime 4 ay kala görevden alındım”
Konuşmasının devamında Gümüşhane Belediyesi’nde ki emeklilik sürecinden bahseden Aşkın, “Gümüşhane Belediyesi’ne öğretmenlikten geçtiğim için benim herhangi bir ek avantajım yoktu. Ben devlet memuru öğretmen olarak çalışırken üç bin ek göstergedeydim. Gümüşhane Belediye Başkanımıza geçtiğimde aynı üç bin ek göstergedeydi, benim hiçbir artım ve eksiğim olmadı. Fakat benim emekliliğime son dört ay kalmıştı ve görevden alındım. Ben Gümüşhane Belediyesi’nin başyardımcısı olarak ayrılmadım. Veteriner işler müdürü olarak ayrıldım. Benim maaşımda aylık bin iki yüz civarında bir kaybım oldu. İlk maaşım hiç unutmuyorum. On iki bin beş yüz liraydı. Ve on iki bin beş yüz liraya, annem babam hepsine de hediye alıp gelebilmiştim o parayla. Şu an ki maddi konum itibariyle bu mümkün değil. Ve o zaman sendikal yasağı kanunu yoktu. Hiçbir hakkı da yoktu, konuşma eylemi de yoktu ama biz meydanlara çıkar konuşabiliyorduk. Ama şu an memurlar konuşmuyor sıkıntı tam olarak bura da. Ben Gümüşhane ilini takip ediyorum, diğer büyük illeri de takip ediyorum. Yani sadece basın aracılığıyla bir basın açıklaması yapıyorlar oda genel merkezlerin gönderdiği bir yazıyı basına veriyorlar. Aksi halde hiçbir memurun Türkiye’de sorunu yokmuş gibi herkes susuyor. Artık bunun arkasındaki gerçek nedir onu bilemem” diye konuştu.
“Memurlara hala siyaset hakkı tanınmadı”
Aşkın, memurlarında siyaset hakkı olması gerektiğini savunarak, “Cümlemin başında söylediğim gibi memurların siyaset hakkı olmadığı için dolayısıyla memurun siyasi kelimeler kuramayacağı, kullanamayacağı için meydandaki söz de o kadar. Sadece işte a memurumuzun hakkı yendi söyleyebilir veya memurun ekonomik durumu iyi değildir. Bunun aksini değerini söyleyemiyor ama o kadar liyakat olmayan kişiler atanıyor ki bunu söyleyemiyorlar. Çünkü siyaset oluyor, siyasetin içine karışılmış oluyor. Dolayısıyla susmak zorunda kalıyorlar. Yani bence şu anda kamu sendikalarının hiçbirisi hür iradeleriyle konuşamıyorlar. Konuşsalar belki farklı şeyler de olabilir. Sendikalar siyasi iktidara yaklaştığı sürece şimdi bir kurumun amirini arayıp da siyasi kişi, siz şu sendikaya yaparsanız üye yapın diyorsa o sendikanın, o siyasi iktidardan hiçbir şey talep etme hakkı yoktur. Kesin. Ama sendikalar ne yapıyorlar şurada? Atama memuru gibi şunu şuraya atayım, bunu buraya atayım, bunu buraya getirin, mantığıyla hareket ediyorlar. Memurun özlük haklarını aramakla mücadele etmedikleri için istediklerini, atlattıkları için dolayısıyla da susmak zorunda kalıyorlar. Yani liyakate dayalı bir atama yapılmıyor. İlkokul mezununu üniversite mezununun başına amir atıyorlar” dedi.
Aşkın, sendikaların tamamen siyasi iktidarların veya siyasi düşüncelerin lehinde veya aleyhinde gibi konuşmalar yaptıklarını söyleyerek, “Gümüşhane’de mesela ben sendika başkanı olsam elimde şu anda yer yerinde oynayacak bilgiler var. Dozer operatörü masanın başında oturuyor, dozer operatörü maaşı alıyor. Ama caddede veya işte tehlikeli iş makinesi kullanan adamlar memur maaşı alıyor. Veya büro memuru masasına oturan memur maaşı alıyor. Bunların ikisi de sendikalı. Ya çok ilginç olaylar yani esas acınması gereken burada Türkiye’de çalışması çalışanlar üzerinde oynanan oyun. Ama maalesef ya herkes kendinden memnun gibi veya diyor buradan beğenmez, itiraz ederseniz görevden alırız. Ekmek parası, çoluk çocuğun rızkının parası herkes susuyor. Sendikalar da öyle, ben sendikayı bıraktıktan sonra şu caddede iki defa Zafer Meydanı’nda iki sendikanın eylemini gördüm. O da ikisi İsrail Filistinli kınama olayları. Sendika başkanı çıkıp da benim sendikama gelen üyeleri zorla istifa ettiriyor diyemiyorlar işte. E o zaman niye başkan oluyorsun kardeşim? Yani bu kendi bırak sendikası üyesini koruma, özlük haklarından daha nasıl bahsedebilir? Türkiye’ de, Gümüşhane’de yaşanan olay bu. Yok, bu burada ben belediye başkanlarını veya kurum amirlerini onların işi zor. Yani bir kurum amiri bence nasıl olmalı? Belediye başkanı nasıl olur, kim en iyi çalışırsa onu ödüllendirmeli. Ama kim şu sendikada, kim bu sendikada diye ayrımına girerse, yarın karşından gelir o çıkacak. Sıkıntı olacak” şeklinde konuştu.
“En çok bakanı değişen kurum Milli Eğitim oldu”
Açıklamalarının devamında Türkiye’de ki eğitim sisteminden bahseden Aşkın, “Türkiye’de eğitim üzerinde çok sık oynandı. En çok bakan değişen bir kurum. Aslında hiç değişmemesi gerekirken en çok bakanı değişen kurum Milli Eğitim Bakanlığı oldu. Son zamanlarda biraz işte devam etti. Eskiden yılda bir, altı ayda bir Milli Eğitim Bakanı değişiyordu. Şimdi bizim Milli Eğitim’de ilköğretimi diyorum. Okuma metotları vardı. Harf metoduyla okunuyor, cümle metoduyla okunuyor, tümden harfe varım harften küme varım metotları var. Biri geliyor harf metoduna dönüyor. Bir yıl devam ediyor. Bitişik el yazısı yazılacak diyor. İkinci yıl geliyor, , normal yazıya geçilecek. Ben okuttuğum sürede üç defa bu metot değişti. Bu kadar milli eğitimle, eğitimle oynanmaması, eğitimi bilenlerin yapması gerekirken ticaret mantığıyla okurlardan Milli Eğitim Bakanı yaparsan o da ticari mantıkla baktı okullara. Ama işte sınıflarda bizim okuttuğumuz yıllarda yani kırk kişilik, elli kişilik sınıflar vardı. Şimdi sınıf mevcutlarının azaldığını diyorlar. Köy okullarını kapatmayın dedik. Devletin temsilcisi olsun köyler imamlar olmasın, öğretmenler olsun köydeki temsilciler dedik. Kapattılar. Şimdi ne yapmayı düşünmüyorum? Okullara açmaya çalışıyorlar. Yıllardan sonra tekrar açıyorlar. Yani bizim haklı olduğumuz ortaya çıkmış. Devletin bir temsilcisi okul, eğitim yuvası, köydeki vatandaşın bilgi kaynağı, okulun köyde olması gerekeni kapattılar ve taşımacılığa geçtiler. Yüzlerce insan trafik kazalarında taşıma kazalarında çocuklar öldü, Allah rahmet etsin. Tekrar başa döndük köy okullarını açmayı düşünüyorlar” dedi.
“Öğretmen, Başöğretmen Olabilmek İçin 60 Videodan Mülakata Tutuluyorlar”
Eğitim ile ilgili açıklamalarının devamında son günlerde ortaya çıkan başöğretmen – usta öğretmen kararı hakkında açıklamalarda bulunarak, “Yani bu kadar eğitimle çok oynamamalı. Oyun aldığı zaman temel taşlar yerinden oynuyor. Veya yönetici kadroları atamalarda çok sıkıntı oldu. Liyakat üzerinden atama yapmıyorlar. Şimdi mesela son gün yeni çıktı. Başöğretmen, usta öğretmen altmış tane video kurmuşlar. Altmış tane video izleyeceksiniz. Bu videoların sonunda sizi imtihan yapacağız. Ve ondan sonra başöğretmen olacak. Ya bence bakarsın liyakatine, çalışmasına, kariyerine, başarılı liste yaparsın, başöğretmen değilse yapmazsın. Şimdi videoları genç bir öğretmen izlese yüzde yüz kazanır. Yaşlı bir öğretmense kazanamayacak. E burada şimdi yaşlı öğretmen başarısız, genç öğretmen, başöğretmen nasıl olacak? Ya çok ilginç olaylar yani. Ama bunlar irdelenmiyor. Konuşulmuyor. Altmış tane videoyu gece gündüz sabahtan akşama izliyor öğretmenler şimdi yaz tatilinde. Altmış videonun sonunda imtihan olacaklar. Ve mülakat imtihan zannediyorum. Bu öğretmen dört yıllık fakülteyi bitirmiş bazıları beş yıl bitiriyorlar. Atanmaya hak kazanıyorlar, KPSS’ yi kazanıyorlar. Geliyor işte ahi atanıyor burada mülakat yapıyorlar. Ben öğretmen olduğumda ilk yıllarda şöyleydi. Fakat öğretmen atanacağın zaman şöyle bir mülakat yapıyordular fiziki olarak diyordu ki işte öğretmenin gözü affedersiniz kör olmayacak. Kulağı sağır olmayacak. Fiziki engeli yüz hatlarında gösterici, bozucu, şekil bozukluğu olmayacak diyordu. Benim öğretmenim, öğrencinin karşısına geçtiği zaman öğrenciyi etkileyecek bir fiziki engelli görünmeyecek diyordu. Bunun için mülakatı çağırıyordular. Boyuna, şekline, vs. kekemeden öğretmen olur mu? Olmaz diyordu. Onun için mülakat yapıyordular. Öğretmenlik mesleğinde kelimeleri telaffuz etmesi, konuşması, hitabı, şekli, şemalı ya adamın Allah’ın yarattığı kulağı olmayabilir ama bunu siz diyor toplumun önüne örnek sima olarak çıkaramazsınız diyor. Yani kusur değil ama öğrencinin karşısına bu çıkmaz. Öğrenci onurlu alay edebilir diyor. Veya öğrencinin dikkatini çekebilir. O zaman bunun için mülakat testi yapıyorlardı. Ama şimdi günümüzde işte bugünkü yapılıyor zannediyorum Türkiye genelinde öğretmenlerinin atamaları yapılacak mülakata çağırıyorlar. Bazen gözümüzün gördüğü şeyi yazmak istemiyoruz. Söylemek istemiyoruz. Bu hale geldik” cümlelerini kullandı.
“Adaylık Sürecinde Kendimi Değerlendireceğim”
Programın sonlarına doğru kendisine yöneltilen bir soru üzerine önümüzde ki 2023 Genel Seçimleri hakkında düşüncelerinin paylaşan Aşkın, “Ben yerel olarak Gümüşhane’de cumhurbaşkanlığını millet ittifakı ve cumhur ittifakı olarak ikisini değerlendirdiğimizde Gümüşhane yerelin de cumhur ittifakının adayı kazanır. Türkiye geneline karışmıyorum. Ve de yerel milletvekili seçimlerinde yani şuan da gördüğümüz üzere Ankara’dan diğer taraflar gibi değil Gümüşhane, Gümüşhane’de şuan cumhur ittifakı iki sıfır önde gözüküyor ama buraya en başta söylediğimi söylüyorum” diye konuştu.
Devamında ise adaylık sürecinde kendisini değerlendireceğini belirten Aşkın, “Gümüşhaneli yerli ve milli aday dışarıdan transfer adaylar artık tutmuyor. Günümüzdekilerin halka inmediği, milletvekillerinin köye inmediği, adam durup ta Salyazı’nın yolu nerden gider diye soran bir milletvekili olamaz. Yani Gümüşhane’yi bilmiyorsa, Gümüşhane’nin köyünü, ilçesini bilmiyorsa ben hiçbir siyasetle de çok fazla bulunmadım. Sadece ülkü ocaklarıyla ilişkim vardı. Ama Gümüşhane’nin gitmediğim köyü yok Şiran’ın, Kelkit’in tüm köylerine gittim. Alevi’siyle sunisiyle hangi köyde kim varsa hepsini biliyorum. Ama kırıklı da benim köyüm de vatandaş durup ta bir milletvekili Salyanızının yolu nerden gidiyor diye soruyorsa bu adamdan milletvekili oluyorsa bunun biraz irdelenmesi lazım. Ben ülkücüyüm her ülkücünün her yere aday olma hakkı vardır. Ülkü Ocakları’nda ve Milliyetçi Hareket Partisi’nde ilçe başkanı, il başkanı, milletvekili ve belediye başkanı da deseler aday olurum. Adaylık sürecinde kendimi değerlendireceğim. Bunu açıkça net söylüyorum” dedi.
“Çıkacak adaylar seçim sonucunu etkileyecek”
Seçimde adayların çok önemli olduğunu ve seçimin sonucunu çıkacak adayların belirleyeceğini sözlerine ekleyen Aşkın, “Gümüşhane yerelin de Cumhur ittifakının önde olduğu kesin ama çıkaracağı adaylar çok önemli ve sonucu etkileyecek. Siz Gümüşhane’nin insanını yok sayarak dışarıdan getireceğiniz transfer bir adayla bu tam tersine dönebilir. Çünkü bizim buranın insanı Gümüşhane’de yaşayanların hepsi şu caddesinin yüzde doksan dokuzu birbirini tanıyor hepsi birbirine merhaba diyor. Siyasi ayrım yapmaksızın siz bu insanlığın önüne yıllarca yaşamış tecrübeler var. Bur da milletvekili olup da hiç birisi burada yaşamıyor. Neredeler milletvekili olanlar burada beş yıl on yıl milletvekili yapanlar neredeler hiç birisi Gümüşhane’de değil. Benimle yaşayacak benim cenazeme, benim düğünüme geleceksin bende seninkine geleceğim. Onlar neredeler dolayısıyla toplum bunu irdelemeye başladı. Ben toplum içindeyim her gün konuşuyorum. Kahve de sokakta toplum bunu irdeliyor artık diyor ki benim yanım da olan insanı ben aday olmasını istiyorum. Hangi partiden olursa olsun birinci madde adayın kişiliğine, karakterine ve Gümüşhaneli ve yerli milli olması bu yoksa adamın nüfusunda Gümüşhane doğumlu ama Gümüşhane’ye ömründe gelmemiş. Veya bir festival oluyor özel davet ediyorlar getiriyorlar. Ondan sonra milletvekili adayımız sensin diyorlar ve bunda sıkıntı yaşanıyor. Benim şahsi düşüncem diyorum cumhur ittifakı önde iki sıfır cumhurbaşkanlığı önde ama adaylar çok etkileyecek” diye konuştu.
“En çok kızdığımız siyasi parti, seçimin kilit partisi oldu”
Son olarak Türkiye genelinde seçimin farklı sonuçlar doğurabileceğinin altını çizen Aşkın, “Güneydoğuda HDP faktörü var bu farklı olabilir. Bence bazen de söylemek istemiyoruz ama en kızdığımız siyasi parti ülkenin kilit partisi oldu neredeyse ve her dönemde böyle oluyor şimdide onların dediği olacak onun üstüne çıkıp kral gibi konuşuyorlar işte ama Gümüşhane’de Allaha çok şükür böyle bir sıkıntı yok. Gümüşhane de etkili değiller. Onun için ben diyorum Gümüşhane’de farklı sonuçlar olabilir. Sandıkta farklı çıkabilir sonuçlar sessiz seçmen tehlikeli seçmen ama hiçbir zaman iktidarın aleyhine oyunu kullanmamıştır. Geçen seçim de aynısı oldu sustular bu patlayacak seçmenler dediler gidip yine verdiler. Şunu söylüyor seçmenler alternatif olarak kime verelim en büyük sorulan sorulardan birisi hemen HDP faktörü ortaya çıkıyor. Türkiye’ de şuan ki kilit sıkıntı, PKK’lılara mı oy verelim? sorusu” şeklinde konuştu.