Bireysel olarak, genç yaşlarda ulaşılan başarılara, ilerleyen yaşlarda ulaşılamayacağı için, geçmişe özlem duyulur ve geçmişin anılarıyla yaşanır.
Toplum olarak da; sanatta, edebiyatta, kültürde, ticarette, sanayide, sağlık ve eğitimde ulaşılan başarılar yinelenmiyorsa, o nedenle geçmişe özlem duyulur.
1950’li, 60’lı yıllarda kışlar uzun geçerdi. Kar çok yağardı ve uzun süre yerde kalırdı. O nedenle kayak sporu ön plandaydı.
Milli kayakçımız Muzaffer Demirhan, defalarca Avrupa şampiyonu olmuş, dünya kayak şampiyonasında da adını yazdırmış bir kayakçıydı. Genç kuşaklara Muzaffer Demirhan’ı anmaları için adını sürekli anımsatacak bir esere koymamız gerekir Gümüşhane olarak.
Günümüzde, kayak sporunda Muzaffer Demirhan ayarında bir başarıya ulaşanımız yok. O nedenle geçmişe özlem duyarız.
Değerli dostumuz Metin Yüce, Muzaffer Demirhan’la ilgili bir çalışma yapıyordu, tamamlandı mı, bilemiyorum.
1960’larda Gümüşhane’de Tiyatro Kulübü kurulmuştu. Ünlü yazarların eserleri sahneye konuluyordu. Ed. Öğretmeni Zülfikar Balyemez, öğretmen Halil Öztürk, aramızda olan dostumuz Yusuf Sadık ve daha niceleri eserlerin oynanmasında rol alıyorlardı. Şimdi, bu tür etkinliklerde uzağız, özlemimiz bu yüzdendir.
Gümüşhane’de sözünü ettiğim yıllarda kızlar, hanımlar, delikanlılar ve yaşlılar modern kıyafetler içinde gezer, İstanbul şivesine yakın şivelerle konuşur, ticarette hiçbir esnaf ve tüccarın ticari senedinin protestoya gitmemesi için dayanışım içinde olurlardı. Günümüzde bu olanakları içinde olmayanların bu konuda kusurlarının olmadığını, bunan devlet olanaklarıyla ilgili olduğunu daha önceki yazılarımın birinde dile getirmiş nedenlerini de ortaya koymuştum.
O nedenle bu yazıyı birilerinde kusur aramak için yazmıyorum.
Zaman içinde insanların değer yargıları da değişiyor. Bugünkü değer yargılarla, geçmişin değer yargıları arasında fark var. Ya bu farkı ortadan kaldırmak için içinde bulunduğumuz ortama ayak uyduracak ya da, geçmişe özlem duyarak yaşamımızı sürdüreceğiz.
Bu konuda ikinci bir yol benim aklıma gelmiyor.