Osmanlı Devleti’nin ihtişamlı altı asırdan sonra zayıflayıp çöküş sürecine girmesi, o zamanın vatansever aydınlarını ve asker kökenli yurtseverleri yeni arayışlara yöneltti. Çünkü Türk milleti esir yaşayamazdı. Milletimizin karakteristik özelliklerinin başında bağımsızlığa olan düşkünlükleri geliyor. Bu, tarihten bugüne dek değişmeden devam etmektedir. Bundan sonra da böyle olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dönüşü olmayan bir çöküş sürecine girdiğini gören Mustafa Kemal, genç bir subay olmanın verdiği heyecanla, yurdu mevcut karanlık tablodan kurtarmak için kurtuluş mücadelesini başlatmak üzere 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Bu gidişin arka planında tartışılan pek çok ayrıntılar da vardır. Bazıları Atatürk’ün zamanın padişahı Vahdettin tarafından Samsun’a gönderildiğini söylüyor. Bazıları ise tam aksine Vahdettin’in kurtuluş mücadelesine taraftar olmadığını iddia ediyor. Bu bahsi tarihçiler bile halledemediği için üzerinde fazlaca durmak istemiyorum.
Bilindiği gibi Trablusgarp’ta, Birinci Dünya Savaşı’nda, Anafartalar’da düşman güçlerini yenen Mustafa Kemal bu kez yurdumuzu düşmanlardan kurtarmak için Anadolu’ya geçmeye karar verdi. 16 Mayıs günü İstanbul’dan Bandırma Vapuru’na bindi. Tek hedef vardı; o da Samsun’du. Her yol bağımsızlığa çıkıyordu. Ülkenin makûs talihini yenmeye kararlıydı. Bu yolculuğu Bandırma Vapuru’nda bulunan General Hikmet Gerçekçi hatıralarında şöyle anlatıyor:
“Karargâh üstlerinin hemen hepsini deniz tutmuştu. Kimse kamarasından dışarı çıkamıyordu. Samsun’a az bir yolumuz kalmıştı. Herhangi bir terslik çıkmazsa, çok değil, yarın sabah orada olacağımızı ümit ediyorduk, bu düşünceler içinde güvertede ellerimle küpeşte demirini tuta tuta yürümeye çalışırken O’nun, kamarasından çıktığını gördüm. Sert bakışlarıyla ufka bir göz gezdirdikten sonra kaptan köşküne çıktılar. Bandırma vapurunda hemen herkesi deniz tutmuştu, oysa Mustafa Kemal dipdiriydi ve çok sağlıklıydı. Kıyı bir ana baba günü halini aldı. Gemimiz demir atınca coşkun gösteriler yükseldi. Hemen ardından geminin etrafını kayıklar aldı. Halkın bu coşkun gösterisini görünce boğazıma bir şey tıkandı, gözlerim yaşardı. Vapur 19 Mayıs sabahı Samsun Limanına yanaştı. Kemal Paşa ve arkadaşları Samsun’da sevinç gösterileri ile karşılandı.”
Böyle bir yolculuk sonrası başlamıştı kurtuluş mücadelesi. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Tarih kitaplarından okuduk yıllarca…Kongreler dönemi ve kurtuluş için canla başla direnen asker ve sivillerimiz…. 19 Mayıs 1919 Millî Kurtuluş Savaşımızın başladığı gündür. Bugün aynı zamanda Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mızdır. Gençlere çok değer veren ve Samsun’a çıktığı günü onlara bayram ilan eden Kahraman Atatürk, şüphesiz ki bir milletin ölüm kalım mücadelesinin önderidir. Onun gittiği yoldan gitmek lafla, hamasi nutuklarla olmuyor. Onun bütün ilke ve inkılâplarında gelişmiş, çağdaş Türkiye’ye ulaşma esas alınmıştır. Fakat maalesef onun istediği düzeye henüz gelemedik. Onu anlayamadık yeterince. Bununla ilgili olarak şair Halim Yağcıoğlu, “Beni Sevmek Demek” adlı şiirinde Atatürk’ün ağzından şu dizelere, şu duygulara yer veriyor. Şimdi söz şairin:
“Yaşatıyor musun, devrimlerimi,
Götürebiliyor musun yeni çağlara,
Yazıyı, kılığı, hür düşünceyi
Örnek ediyor musun uluslara?
Atabiliyor musun zihinlerden
Softalık, gerilik, tüm karanlığı?
Adın var mı en yeni buluşlarda?
Köye sokabildin mi aydınlığı?
Sevebiliyor musun düşmanını?
Bolluk mu bir uçtan bir uca vatan?
Derim ki, yolumda yürüyorsunuz
Büyüğünden küçüğüne, o zaman”