Çocuklarının ruhlarını imar etmek isteyen anne ve babalar belli günleri bahane ederek her fırsatta çocuklarına kitap alıp hediye etmelidir. Her evde şahsî bir kütüphane oluşturulmalıdır. Bu kütüphanede mutlaka sözlük, meal, hadis, atasözleri ve deyimler kitapları bulunmalıdır. Bu kitaplar sayesinde çocuklarımıza millî ve manevî bir ruh kazandırılmalıdır.
Okul ve sınıf kitaplıkları veliler tarafından çocukların seviyelerine uygun olarak zenginleştirilmelidir. Bunu yaparken dinî ve millî hassasiyetler asla ihmal edilmemelidir. Okullarda ders kitabı dışındaki eserlerin okunması özellikle teşvik edilmelidir. Yeni çıkan çocuk kitapları ve dergileri takip edilmeli, satın alınmalıdır. Böylelikle bu alanda kalem oynatanlara da destek olunmuş olur. Çünkü marifet iltifata tabidir.
Bütün bunların yanında ve bunlara ilâve olarak şartlar uygunsa çocuklar yazarların imza günlerine götürülüp onlarla bizzat tanıştırılmalıdır. Böylece çocukların, yazarları kendilerine örnek almalarının yolu da açılır. Böylelikle çocukların ilgisi kitaplara çekilir.
Kitabın ne denli mühim bir öğrenme vasıtası olduğu gerçeğini artık anlamayan ve kabul etmeyen yoktur. Çocuk olsun, yetişkin olsun, bütün fertler kitapların o samimi sevgi ve sıcaklığına muhtaçtır. Çünkü onlardır bize yarınların başarı ve mutluluk reçetesini sunan.
Kitapla çocuk tıpkı anneyle yavrusu gibi birbiriyle iç içe ve sarmaş dolaş olmalıdır. Nasıl ki bebeğin bedeni anne sütüne muhtaçsa öyle de çocuğun ruhu, zihin ve dil gelişimi için kitaba muhtaçtır. Fakat kitap derken sadece ders kitapları anlaşılmamalıdır. Ders kitapları daha çok bilgi aktarımına yöneliktir. Oysa henüz filizlenen genç dimağların bilginin yanında edebî metinlere ve ruh zevki kazandıran eserlere de ihtiyaçları vardır. Bu da şiir, roman, hikâye, masal, tekerleme ve diğer edebî türlerle sağlanabilir.
Okul öncesi dönemde resimli kitaplarla tanışan çocuklar, ilerde kitaba karşı ilgi ve sevgi duymaya başlarlar. Resimli kitaptan, oyun kitaplarına, okumayı söktükten sonra da hikâye ve basit romanlara geçen çocuğun kitaba dair serüveni ömrünün sonuna kadar devam eder. Bu yaşlarda kazandırılan davranışlar kalıcı ve tesirli olur.
Ömrünün daha ilk yıllarında kitapla tanışan çocuklar kısa zamanda sosyalleşirler. İçe kapanık ve yalnız yaşamaktan kurtulurlar. Okudukları herhangi bir roman ve hikâyedeki kahramanlar, onun için anne babası gibi örnek alınacak bir model olur. Bunu göz önünde bulundurarak yarınlarımızın ışığı olacak çocuklarımızın iyi bir insan olabilmeleri için onlara rastgele kitap okutmamalıyız. Hiç okumamak rastgele okumaktan iyidir. Çünkü kitaplardaki kötü örnekler zihinleri tahrip ederek çocuğun karakterinin menfi yönde şekillenmesi sonucunu doğurur. Bu hususta anne, baba ve öğretmenlere büyük görevler düşüyor.
Okuma konusunda çocuk gelişim uzmanlarının sunduğu olmazsa olmaz öneriler
Çocuğa “oku” demekle üzerimizdeki sorumluluğu atamayız. Çünkü pek çok çocuk neyi, niçin, nasıl okuyacağını bilmiyor. Onları bu konuda doğru yönlendirmeliyiz. Özellikle ilk okuma çağındaki çocuklarla birebir ilgilenmeliyiz. Bu hususta neler yapabiliriz? İşte size çocuk gelişim uzmanlarının sunduğu olmazsa olmaz öneriler:
birlikte tekrarlayarak eğlenin.
•Kitabın resimleriyle ilgili konuşun. Önce bütün resimlere bakıp, sonra öyküyü okuyabilirsiniz. Sakın çocuğunuzun okumayı söktüğünü kanıtlamak için resimleri kapatarak okumasını istemeyin. Resimlerin yardımıyla okumak, önemli bir “Okumaya Başlangıç” yöntemidir.
•Okurken takıldığı yerlerde çocuğunuzu zorlamadan ve yumuşak bir sesle o sözcüğün ne olabileceğini sorun. “Baş harfinin sesi nedir? Buraya nasıl bir sözcük uyar?” gibi sorularla düşünmesini ve hatırlamasını sağlayın.
Çocukluk yıllarında edindiğimiz bilgi ve beceriler belleğe kazınır, kolay kolay unutulup yok olmazlar. Bu yaşlarda elde edilen kelimeler, dil zevkimizin şekillenmesinde belirleyici bir rol oynarlar. Ne kadar çok sözcük bilirlerse o kadar zengin bir düşünce ve hayal dünyası inşa edebilirler. Okunan her hikâye ve roman yeni bir dünyanın keşfidir onlar için. Belli bir noktadan sonra da kendi yazı ve hayal kurgularını teşkil etmeye başlarlar. Bu okumaktan yazmaya geçmenin ilk işaretidir. Bu süreç böylece gelişip zenginleşerek sürer.