Vatan sevgisi,mukaddes ve muazzez duyguların en başta gelenidir şüphesiz!…
Onun içindir ki Resul-i Ekrem Efendimiz: “Vatan sevgisi imandandır” buyurmuştur.
Demek ki vatanı samimi duygularla sevmek ve uğrunda türlü fedakârlıklarda bulunmak imanın alâmetlerindendir.
Ne mutlu bu hissi samimiyetle yaşayanlara!…
Çanakkale’de vatan uğruna toprağın kara bağrına düşenler, bu bahtiyarlığa kavuşan müstesna şahsiyetlerdir.
Onun için Akif, onları yere göğe sığdıramaz.
En sonunda bu büyük vatan evlâtlarına şu müjdeyi verir:
“Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âğuşunu açmış duruyor Peygamber…”
Onlar da bu müjdeye mahzar olmak için en kıymetli varlıkları olan canlarını vermediler mi?
Onlarla daima övünüyoruz.
Tarihimizde vatan sevgisinin en üstün numunelerini gösteren nice kahramanlar vardır.
Bunların isimlerini saymaya kalksak ciltler dolusu eser vücuda getirmemiz gerekir.
Fakat bazı isimler vardır ki bunlar diğerlerine nazaran temayüz etmişlerdir.
Bu isimlerin başında da genç ve dinamik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gelmektedir.
O ki vatanın kapkaranlık günlerinde bütün riskleri göze alarak çetin ve çileli bir yola girmiştir.
Bu yoldaki bütün engelleri sabırla ve azimle bir bir geçmesini bilmiştir.
Sonunda bir vatan sevdalısı olarak milletinin gönlünde görkemli bir taht kurmuştur.
Bu millet, kendisine hizmet edenleri bilir, unutmaz.
Nitekim tarih boyunca unutmamıştır da!…
Atatürk, yaptığı işlerle her geçen gün milletinin gönlünde, bir kartopunun koca çiğ kütlelerine dönüşmesi gibi büyümüştür.
Çünkü o,vatan sevgisini kalbinin derinliklerinde hissederek gücünü ve cesaretini bu sevgiden almıştır. Onun bu husustaki vecizeleri, bu tezimizi daha da güçlendirecektir:
“Şahsınıza ait bir buluşun başkaları tarafından kullanılmasından ve mesut neticelerinin isminize değil, mensup olduğunuz cemiyete ve millete mal edilmesinden endişeniz olmasın. Millet bunun kadrini bilir. Millet sevgisi kadar büyük mükâfat yoktur.
İstiklâl Harbi’nde benim de milletime ettiğim bir takım hizmetler olmuştur zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa, doğrusu da budur.
Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için yapmamız lâzım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmî çalışmalar da bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur:
Şahsımız için değil, fakat mensup olduğumuz millet için el birliğiyle çalışalım; çalışmaların en yükseği budur.”
Atatürk’ün bu prensibi lâfta kalmamıştır.
Yaptığı her işte bunu ölçü olarak kabul etmiştir.
Başarının ve ülke kalkınmasının bundan daha tesirli bir reçetesi var mıdır?
Sanmıyorum!…Üstelik millet için çalışırken sonuçta kendimiz için de çalışmış oluyoruz.
Çünkü külfeti de, nimeti de beraber sırtlıyoruz.
Yurdunu canından aziz bilen Atatürk’ün içinde büyüttüğü vatan sevgisine bugün, dünden daha çok muhtacız.