Endülüs’te astronomi ve matematik ilimlerinin zamanına göre çok geliştiğini biliyoruz. IX. yüzyılda “Sâhibu’l-Kıble” olarak anılan Ebu Ubeyde el-Belensî’yi ve Berberi asıllı bir köle olan Abbas b. Firnâs’ı bu alanda inkişaf etmiş bir isim olarak görüyoruz.
Endülüs’te geometri ve astronomi alanında önde gelen isimlerden biri de İbn Hayy’dır. X. yüzyıldan itibaren Ebu’l-Kasım Mesleme el-Mecriti, Ebû İshak İbrahim ez-Zerkâle, İbn Seyyid, Ebû Âmir, Yusuf el-Mu’temen, İbn Muaz el-Ceyyâni, Câbir b. Eflah ve elBitrûcî gibi isimler astronomi ve matematiğe önemli katkılar sağlamışlardır. “Endülüs’ün Öklidi” olarak anılan II. Abdurrahman döneminde sarayda görevli olan Mecrîtî de unutmamak gerekir. Bunlarla beraber XI. yüzyılın önde gelen astronomi mucitlerinden biri de ez-Zerkâle’dir. Öte yandan Benû Hûd emirlerinden Yusuf el-Mu’temen’in aynı zamanda iyi bir matematik ve astronomi bilgini olduğunu söylemekte fayda vardır. XI. yüzyılda ise Endülüs’ün yetiştirdiği büyük matematikçilerden biri de İbn Muâz el-Ceyyâni’dir. İşbiliyeli olan ve Batı dünyasında “Geber” adıyla anılan Câbir b. Eflah XII. yüzyılda yaşamış ünlü Müslüman astronomdur. Endülüs’ün astronomi alimlerden biri de XII. yüzyılda yaşayan el-Bitrûci’dir.
Endülüs İlim ve Medeniyet Merkeziyken Batı Kapkaranlık Çağda Yaşıyordu.
Endülüs doğuda inşa edilen İslâm uygarlığının devamıdır. Onun içindir ki İslâm ilim ve medeniyetinde her ne gelişme olmuşsa bu Endülüs’e de her yönüyle yansımıştır. İslâm o dönemde altın çağını yaşarken Hıristiyan inancına mensup olan Batı (Avrupa) kapkaranlık çağını yaşıyordu. Değişik seferler ve vesileler nedeniyle İslâm medeniyetinin üstünlüklerini gören Batılılar bilim, felsefe, dil ve edebiyat alanlarındaki gelişmelerden yararlanmışlardır.
Müslümanlar ortalama sekiz asır boyunca Endülüs topraklarında hakimiyet kurmuşlardır. Bu süre içerisinde başta Hıristiyan İspanyollar olmak üzere, diğer Avrupalı devletlerle siyasî, askerî, ticarî, ilmî ve kültürel ilişkiler kurmuşlardır. Bu ilişkiler hem savaş hem de barış dönemlerinde kesintiye uğramadan devam etmiştir. Söz konusu ülkeler ve medeniyetler arasında karşılıklı ilişkilerin neticesi olarak etkileşimler gerçekleşmiştir. Müslümanların ilim ve medeniyet birikimleri o zamanki Avrupa devletlerine aktarılmıştır.
Endülüs medeniyetinin sadece Batı dünyası üzerinde etkisi söz konusu değildir. Geniş bir coğrafyada hüküm süren İslâm devletleri üzerinde de birçok etkisi bulunmaktadır. İbn Hazm, İbn Bâcce, İbn Tufeyl, İbn Rüşd, İbnu’l-Arabî, müfessir elKurtubî, eş-Şâtıbî ve İbn Haldûn gibi isimlerin İslâm tarihinde iz bırakmış olmaları buna güzel bir örnektir.
Bir Rüyanın Hakikate Evrilişi, Edebiyatta Endülüs Yahut Endülüs’te Raks…
Bir zamanlar bütün dünyanın gözlerinin üzerinde olduğu ve gıptayla seyrettiği Endülüs, Türk ve dünya edebiyatlarında kendisine yer edinmiş kadim bir İslâm merkezidir. Bu topraklar göz kamaştıran kadim değerleriyle nice şair ve yazarlara ilham kaynağı olmuştur. Ünlü İspanyol yazar Miguel de Cervantes, anıtlaşmış eseri olan Don Kişot (Don Quixote)’u Endülüs’ün mümtaz şehirlerinden sayılan Sevilla (İşbiliye)’da yazmıştır.
İlmin ve medeniyetin yatağı olan Endülüs, sanat ve edebiyatta da hak ettiği yeri almıştır. Bunun ispatı niteliğinde Türk ve dünya edebiyatında konusu Endülüs olan çok sayıda roman mevcuttur. Endülüs konulu romanlar arasında Zuhuri Danışman’ın “Endülüs’te İslâm Cengâverleri”, “Gırnata’nın Son Günleri”, Ahmet Baydar’ın “Endülüslü Zidyâr”, Ahmet Dağ’ın, “Kitâb-ı Endülüs”, Ahmet Yılmaz Boyunağa’nın, “Endülüs Şahini”, “Efsane Komutan Tarık bin Ziyad”; Beyazıt Akman’ın “Son Seferad” , Ben Kevan’ın “Endülüs Güneşi Ziryab”, Hakan Metin’in “Endülüs’te Altın Çağ”, İsmail Toraman’ın “Endülüs’te Hazan”, İskender Pala’nın “Efsane”, Kemalettin Çalık’ın “Pîrî Reis’in Serüvenleri/Endülüs Seferi”, Enis Temizel’in “Piri Reis/Endülüs Macerası” , Muhsin Kadıoğlu’nun “Nar Ülkesi”, Mehtap Abdi’nin “Endülüs’te Aşk”, Mine Sultan Ünver’in “Sebastian Knight/ Bir Endülüs Hikâyesi”, Mine Sultan Ünver’in “Hilâlin İki Ucu”, Yavuz Bahadıroğlu’nun “Endülüs’e Veda”, Sadık Yalsızuçanlar’ın “Gezgin” , Serdar Özkan’ın “Rumi’nin Kitabı” adlı eserleri sayılabilir.