Gümüşhane’nin Olucak Köyü’nde bulunan 675 yıllık tarihi İmera Manastırı, sonbaharın gelişiyle sarı, turuncu ve kırmızının tonlarına büründü. Tarihi yapı ile doğanın renk cümbüşü, fotoğraf ve doğa tutkunları için eşsiz manzaralar sunuyor.
Gümüşhane’nin en önemli tarihi ve kültürel miraslarından biri olan 675 yıllık İmera Manastırı ve çevresi sonbaharın gelişiyle birlikte adeta renk cümbüşüne ev sahipliği yapıyor.
Kent merkezine 38 kilometre uzaklıktaki Olucak Köyü sınırlarında yer alan ve yazılı kaynaklara göre 1350 yılında gotik tarzda inşa edilen İmera Manastırı, bölgenin en korunaklı ve mimari açıdan en değerli yapılarından biri olarak öne çıkıyor.
Yüzlerce yıllık taş duvarları sarı, turuncu ve kırmızının en güzel tonlarıyla sarıp sarmalayan doğa, ziyaretçilere kartpostallık manzaralar sunarak unutulmaz bir görsel şölen yaşatıyor.
Yaban kavaklarının yapraklarının sararmasıyla oluşan görsel şölen, İmera Manastırı’nı sadece fotoğrafçıların değil, aynı zamanda şehrin gürültüsünden kaçıp huzur arayanların da uğrak noktası haline getiriyor.
“Buranın bu şekilde rengarenk olduğunu bilmiyordum”
Bölgeye sonbahar mevsiminde ilk kez gelen ve karşılaştığı manzara karşısında etkilenen Selami Karaaslan, “Gümüşhane’nin İmera Manastırı’ndayız şu anda. Sonbaharda yaşanan güzelliklerin Türkiye genelinde en çok yaşandığı ve en güzel göründüğü yerlerden bir yerdeyiz. Buralar çok güzel yerler. Ben ilk defa bu mevsimde geldim buraya. Buranın bu şekilde rengarenk olduğunu bilmiyordum ama hakikaten muhteşem büyüleyici bir rengarengin içine girdik. Sarı, kırmızı, yeşil, turuncu renklerin bolca görüldüğü ve birbirine girmiş olduğu yerlerden birisi. Çok güzel bir yer. Herkesi buraya beklerim. Gümüşhanemizde Ekim ayında başlayan renk cümbüşü Kasım ayının sonuna kadar Örümcek ormanlarında son bulacak” dedi.
“Gümüşhane’de her mevsim güzel ama sonbahar çok başka”
Bölge sakinlerinden Hasan Can Yavuz ise “Gümüşhane’de birçok mevsim çok güzel yaşanıyor. Gerçekten kayda değer güzellikleri var. Ama sonbahar çok başka. Sonbaharda hem kızıl renkleri, turuncu renkleri, sarı renkleri, yeşili birbirine karışmış bir cümbüş halinde görüyoruz. Bugün de İmera Manastırına geldik. İmera Manastırı da bu konuda hem tarihi açıdan hem de sonbahar açısından çok güzel bir konum. Biz Gümüşhane’de şehirden uzaklaşırken çok uzağa gitmeye ihtiyacımız kalmıyor. Çünkü tarih, doğa aynı zamanda bütün güzellikler bir arada. Bugün güzel bir havada, güzel bir atmosferde İmera Manastırı’na geldik” diye konuştu.
“Yazın Gümüşhane’nin soğuk sularıyla, ilkbaharda yeşil yaylalarıyla, sonbaharda da bu güzel ormanlarıyla kendimizi motive ediyoruz”
Sonbaharda yaban kavaklarının yapraklarının sararmasıyla, turunculaşmasıyla bölgede çok güzel bir görsel oluştuğunu vurgulayan Yavuz, “Hem fotoğraf tutkunlarının hem de doğa severlerin uğrak noktalarından birisi haline geliyor Gümüşhane. Birçok mevsimi çok güzel şekilde yaşıyoruz ama sonbahar çok farklı. Yazın Gümüşhane’nin soğuk sularıyla, ilkbaharda yeşil yaylalarıyla, sonbaharda da bu güzel ormanlarıyla kendimizi motive ediyoruz biz de. Şehirden kaçıp böyle bir tık uzağa yani bir saatlik bir yolla da böyle doğal güzelliklerin içerisine düşüyoruz” ifadelerini kullandı.
İmera Manastırı:
Türkiye’de en fazla tescilli kiliseye sahip 3 şehirden birisi olan Gümüşhane’nin tarihi ve kültürel hazinelerinden birisi olan İmera Manastırı, Merkeze bağlı Olucak Köyü sınırlarında yer alıyor ve yazılı kaynaklara göre 1350 yılında gotik tarzda inşa edildi. Hristiyan Ortodoks inancının özelliklerini taşıyan ve mimari özellikleriyle dikkat çeken 675 yıllık İmera Manastırı, gotik mimariyle yeryüzü aydınlatma tekniği kullanılarak yapılmasının yanında bölgede mimari ve teknik açıdan en değerli ve en korunaklı manastırlardan birisi olma özelliği taşıyor.