Kırım, başlangıçta Altun Ordu devletinin bir vilâyeti iken, 1248 yılında Giraylar soyunun idaresinde bir hanlık haline gelmiştir. Daha sonra I. Hacı Giray’ın yerine tahta geçen I. Mengli Giray (1468-1514), Fatih Sultan Mehmed’e başvurarak hanlığını Osmanlı Devleti’ne bağlamıştır. Uzun yıllar Osmanlı idaresinde kalan Kırım, 1783’te Rusların işgaline uğramış, 1812 yılındaki Bükreş Antlaşması sonucunda da Rusya’ya bırakılmıştır.
Tarihî eserler açısından zengin olan Kırım’daki önemli mimarlık eserleri arasında Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı etkisinde inşa edilen cami, saray, tekke, han, medrese, türbe, çeşme gibi yapılar yer almaktadır. Fakat bu yapıların çoğu gerek Çarlık gerekse Sovyetler Birliği dönemlerinde, özellikle de 1944’te Kırım Tatar Türklerinin Kırım’dan sürgün edilmesi ile başlayan süreçte ne yazık ki büyük bir yıkıma uğramıştır.
Gaspıralı İsmail Bey’den Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na…
Son bir asır dikkate alındığında Kırım denince akla üç önemli isim gelmektedir. Bunlar fikir adamı Gaspıralı İsmail Bey(1851-1914), romancı Cengiz Dağcı(1919-2011) ve siyaset adamı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu(1943)’dur. “Dilde, işte, fikirde birlik” sözü dillere pelesenk olan İsmail Gaspıralı, Kırımlı Türklerin hissiyatına “Tercüman” olmuştur. Türklerin ebedî birliği ve beraberliği için son nefesine kadar gayret sarf etmiştir. Yine tanınmış bir Kırımlı olan Cengiz Dağcı, romanlarında XX. yüzyılda Kırım Türkleri’nin Sovyet zulmü altında çektikleri acıları anlatır. Savaşın ve acıların tam ortasında kaldığı için romanlarının çoğu otobiyografik nitelikler taşır. Kırım davasını gönüllere nakşeden Dağcı, yaygın tabirle Kırım’ın “Ebedî Sesi’ydi. Abdülcemil Kırımoğlu ise tabir caizse 78 yıllık ömrünü Kırım davasına adayan, on sözünden dokuzu Kırım olan bir Türklük sevdalısıdır.
Kırım’ın başbuğu ve yaşayan efsanevi lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu, vaktiyle kaleme aldığım bir şiirimde şöyle anlatmıştım: “Bozköy’de başlamıştır çileli hayatına/Tam üç çeyrek asırdır Kırım düşer yâdına/Omzunda taşıyorken mukaddes davasını…/Yüreğinde hissetti hürriyet havasını/Parçalamak istedi esaretin ağını/Başına taç eyledi Kırım’ın bayrağını/Kırım Tatarlarına umut ve ışık oldu/Tutsaklık ateşinde Kırım’a âşık oldu/Mecnunca sevdalıydı, Kırım onun Leylâ’sı/Akmescit göklerinin oydu nurdan aylası/Bir ömür âb-ı hayat verdi gonca güllere/Sürgüne mahkum oldu, düştü yaban ellere/Çağlar boyu sönmeyen meşaleyi yaktı o/Düşlerinde Salgır’dan ta Azak’a aktı o//Zifiri gecelerin apaydınlık tan’ıydı/Kırım Tatarlarının millî kahramanıydı/Yanardağa atıldı, alevi avuçladı/Kırım’ın davasında Moskof onu suçladı/Gözünden hiç gitmedi Ayserez hatırası/Kırım esir kaldıkça derinleşti yarası/Vahdetin sofrasında ağıyı bal eyledi/Çıkmaza düştüğünde duayı yol eyledi/Yetim balaya baba, öksüze ana oldu/Aç kurtların ininde kuzudan yana oldu /Karanlığa nur oldu, doğruldu bir dev gibi/Vatan için yaşadı, mukaddes ödev gibi/Sürgün ve hapislerde Kırım’ın sesiydi o/Çekiç örs arasında kutlu nefesiydi o//Esir soydaşlarının derdine hemdert oldu/Düşmanlarına bile ömür boyu mert oldu/Ona gıpta eylerken sabır sarmaşıkları…/Onu yol başçı bildi Kırım’ın âşıkları/Baskılar karşısında eğilip bükülmedi/Özgürlük savaşında cepheden çekilmedi/Dağıtmaya çalıştı esaretin pusunu/Yüreğinde yaşadı Kırım’ın kâbusunu/Rusya’sı,Ukrayna’sı Kırım’a dadanmıştı/Mustafa Abdülcemil, Türklüğe adanmıştı/İçinden atamadı tasayı ve kederi/Kırımoğlu, Kırım’ın efsanevî lideri/Nice soylu kavgada hep önden gidendir o/Kırım’ın uzağında yanmadan tütendir o.”
Son söz yerine yahut dinmeyen “Kırım Hasreti”
Köklerden göklere uzayıp giden koca bir çınar olan Kırım, bizim kadim tarihimizde çok kıymetli bir yerde durur. Kırım bizim gönül bağımızın açmadan soldurulmaya çalışılan nadide çiçeğidir. Kırım birlik ve beraberliğin timsalidir. Gönül teknemizin has hamurudur Kırım. Vaktiyle Kırım’a ve Kırım’ın güzel insanlarına olan derin sevgimi ve muhabbetimi “Kırım Hasreti” adlı şiirimde şöyle dile getirmiştim: “Kalbimizi titreten yanık bir türküsün sen/Gönülde tazelenen nazenin ülküsün sen/Boynumuz bükük kalır boynun bükük kaldıkça/Mâziyi yâd eyleriz hayallere daldıkça /Seni ele yâr etti güçlülerin atası/Düşlerimi kanatır hüzün yarımadası/Kırım Tatarlarının taşırsın izlerini/Söyle kim kör eyledi vicdanın gözlerini?/Bizi teselli eyler şanlı mâzinin yâdı/Akmescit’ten duyulur öksüzlerin feryadı//Uzağına düşenler, adını anar durur/Bahtı kara Kırım’a yürekler yanar durur/Sitemim Moskof’adır, sana değil sitemim/Sen özgür kalmadıkça dinmeyecek matemim/Güller boynunu bükmüş, susmuş şeyda bülbüller/Rengini, kokusunu yitirmiş mor sümbüller/Balyozla kırılmıştır özgürlüğün kanadı/Vicdanları kanattı Moskof’un kör inadı/Dizlerden derman gitmiş, sarp dağları aşan yok/Ey şimalin aslanı, imdadına koşan yok!/Bugünkü ahvaline hayret eden yok şimdi/Düzlüğe çıkman için gayret eden yok şimdi//Özgürlük savaşçısı İsmail Gaspıralı /Bir millet doğranırken kimse değil oralı/Bütünün yarısısın, öbür yarın bizdedir/Bir ayağın çukurda, bir ayağın düzdedir/Ateşten bahçelerin kırıl(g)an gülüsün sen/Moskof’un kıskacında şimdi bir ölüsün sen/Zaferi düşte görür özgürlük savaşçısı/Mustafa Abdülcemil, Tatar’ın yol başçısı/Evlâdın Cengiz Dağcı kucağında uyuyor/Attığın çığlıkları sağır sultan duyuyor/Dünyaya haykırmalı Kırım’ın davasını/Ölmeden solumalı Akmescit havasını//İklimin soğuk ama yüreğin sıcak senin/Mütebessim nazarın mazluma kucak senin/Ey hüzün coğrafyası, alamadın bir nefes!/Yurdundan evlâ değil bülbüle altın kafes/O kelepçeli hâlin içimizi acıtır/Baş tacı ettiklerin başımızın tacıdır/Kan kırmızı şafakta gölgenden kan çekilir/Seni üzgün gördükçe bedenden can çekilir/Gün gelecek Kırımlı yurduna kavuşacak/Yeşerecek bahçeler, kederler savuşacak…
Kederli ve acılı bir coğrafya olan Kırım’ın derdi bitecek gibi değil. Bugün güzel Kırım Yarımadası yasa dışı uyduruk bir halk oylamasıyla ne yazık ki yine Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Görüldüğü gibi Rusya’nın Kırım planları dün olduğu gibi bugün de hiç bitmemiştir.
Türkiye için çok önemli bir jeopolitik konumu olan ve tarihî bağlarımız bulunan Kırım’ın yayılmacı Rusya tarafından işgal edilmesi bizim için de bir meseledir ve de önemli bir tehdit unsurudur. Zira Karadeniz’deki hakimiyet Kırım’dan geçer. Bizim Kırım’la köklü (tarihî) kardeşlik bağlarımız vardır. Kırım’a doğrultulan namlu en çok da bize doğrultulmuştur. Öte yandan Kırım’ın haklarını ve halklarını koruma sorumluluğumuz da vardır. Bu anlayışla Kırım’daki ağırlığımızı korumalı, oradaki halkları ezdirmemeliyiz.