enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp gümüşhane gümüşhane haberler
DOLAR
28,9096
EURO
31,4775
ALTIN
1.893,35
BIST
8.053,61
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Gümüşhane
Açık
11°C
Gümüşhane
11°C
Açık
Cumartesi Az Bulutlu
12°C
Pazar Çok Bulutlu
9°C
Pazartesi Çok Bulutlu
8°C
Salı Çok Bulutlu
8°C

Atatürk’ün Engin Tevazusu

17.11.2023 13:31
0
A+
A-

İnsanı insan olduğu için sevmek ve hoş görmek yüce gönüllerin meziyetidir. Tevazu, makamınız ne olursa olsun insanlara tepeden bakmamaktır, onlarla omuz omuza, el ele ve kol kola olmaktır. İnsanlara; dünyada elde edilen mal, mülk ve şöhreti hesaba katmadan sevgi gözüyle bakmaktır tevazu… Büyüklenmemektir bir anlamda. Yunus’un sevgisini, Mevlâna’nın hoşgörüsünü baş tacı etmektir. Dünyada bir faninin gelebileceği en büyük makamlara gelerek bunu becerebilen ender insanlardan birisi de Atatürk’tür.

Zor şartlar altında Türkiye Cumhuriyetini kurup onu demokrasiyle taçlandıran Atatürk, insan sevgisiyle dolu bir insandı. O çok sert ve disiplinli görünmesine rağmen içi sevgi ve şefkat pırıltılarıyla doluydu. Bunu yakın çevresinde yaşayanların ifadelerinden öğrenebiliyoruz. Onun hal ve hareketlerine muhatap olanlar, tevazusunu da bizzat müşahede etmişlerdir. Onun tevazuya dair düşüncesini şu sözünde bulabiliriz: “Bir adam ki büyük olmaktan bahseder bu benim hoşuma gitmez. Bir adam ki memleketi kurtarmak için evvela büyük adam olmak lazım, der. Ve bunun için numune irtihap eder, onun gibi olmayınca memleketin kurtarılamayacağı kanaatinde bulunur, bu adam değildir.”

Atatürk ‘ben’ demeyi sevmezdi, hep ‘biz’ zamirini kullanırdı. Çünkü o, elde ettiği üstün başarıları bir ekip ruhu içerisinde gerçekleştirdiğini ifade ederdi. Kendisinin liderliğinde hareket eden bir ekibin başarısıydı az zamanda yapılan çok işler… Bu hususta kendisinin ön planda gösterilmesinden rahatsızlık duyardı. Bu hususta ileri sürdüğü şu düşünceler, onun ruh kimliğinin hassas kodlarını bize sunmaktadır:

“Gerçekleri bilen, kalp ve vicdanında manevî kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insanlar için; ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur.”

“Benim şan ve şerefimden söz etmek de hatadır. İyi dinleyiniz, öğüdüm budur ki içinizden herhangi bir adam çıkar, şan şeref davası güder ve benzersiz olmak isterse, başının belasıdır. Bulunduğu Türk Ulusunun şan ve şerefi varsa, benim de bir bireyi olmak sıfatıyla şanım ve şerefim vardır. Asla başka değilim.”

Atatürk iyi bir asker, teçhizatlı bir komutan olmasına rağmen; yapacağı işlerde herkesin görüşünü alır, mevzulara geniş açıdan bakar, her şeyi tartışır ve öylece karara varırdı. Osmanlı’nın başarılarının temelinde yatan müşavere müessesesine kıymet verirdi; onun faydalarından azamî derecede istifade ederdi. Atatürk’ün fikir alış verişine verdiği değeri Hasan Rıza Soyak şu sözleriyle anlatıyor:

“Atatürk, her görevlinin üzerine aldığı işleri, aklını, zekâsını ve kanunî yetkilerini son haddine kadar kullanarak, zamanında çözmeye çalışmasını ve sorumluluk almaktan çekinmemesini isterdi. İlgililerin ve görevlilerin görüşlerini dinlemeden, hatta kendileriyle müzakere etmeden bir konu hakkındaki görüşünü bildirmezdi. Ben, maiyetindeki bütün çalışma hayatım esnasında konuşmadan ve fikir alış verişinde bulunmadan bir emir aldığımı hatırlamıyorum. Aynı zamanda, birçok konuşmalarında kendisine aklına gelen herhangi bir görüşü arz etmekten çekinmek hissine kapıldığımı hatırlamıyorum.”

Tevazu herkeste güzeldir ama şöhretli insanlarda bir başka güzeldir. Çünkü belli yerlere gelmiş insanların kibri öldürmeleri, onların insanî yapılarının sağlam temeller üzerine oturduğunu gösterir. Atatürk’ün alçakgönüllülüğünü bu yönüyle önemseyerek bu üstün vasfını takdir ediyorum.

Büyüklük malla, şöhretle ölçülmemelidir. Asıl büyüklük ruhun asil olmasıdır. Ruh inceliği ve nezaket insanî değerlerin başta gelenleridir. Mağrur olma ve başkalarını hiçe sayma, ruhun kütükleşmesi değil de nedir? Atatürk büyüklüğün ifade ettiği manayı ve buna erişme yollarını şöyle sıralıyor:

“Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin; hiç kimseyi aldatmayacaksın; memleket için hakiki mefkûre ne ise onu görecek, hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır; fakat sen buna mütehammil olacaksın; önüne nihayetsiz mânialar yığacaklardır. Kendini büyük değil, zayıf, kimsesiz, vasıtasız telakki edecek, kimseden yardım gelmeyeceğine kani olarak bu mâniaları aşacaksın.”

Üstün değerler belli birikimlerin sonucunda inkişaf ederler. Atatürk de belli bir kültürel ve ahlâkî birikimin mana suretine bürünmüş halidir. O da içimizden bir portredir, fakat sıradanlaşma tehlikesinden sıyrılmış, üstün vasıflarla bezenmiş bir surettir. Tevazu da bu kimliğin belirleyici unsurlarının en başta gelenidir.

Yazarın Diğer Yazıları
BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.