enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp gümüşhane gümüşhane haberler
DOLAR
32,4499
EURO
34,8452
ALTIN
2.477,40
BIST
9.530,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Gümüşhane
Az Bulutlu
23°C
Gümüşhane
23°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
22°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
19°C
Pazar Parçalı Bulutlu
19°C

“Kadıköy’ün Kitabı”-3

03.12.2020 11:13
0
A+
A-

Usta yazar Tamer Kütükçü, Kadıköy’ün Kitabı’nda sadece mekânlara değil, o mekânları anlamlı kılan silik portrelere de yer veriyor. Onların, sembolik de olsa, şehir için neler ifade ettiğini irdeliyor. Bu portreler okurun nostaljik bir hava solumasını sağlıyor. 316 sayfalık kitabın sonunda 22 sayfalık geniş bir “Kaynakça” karşılıyor bizi. Bu “Kaynakça” İstanbul konulu kitaplara meraklı olanlara adeta bir okuma listesi görevi görüyor. Kitabın arka kapağında İstanbul’a dair büyük harflerle yazılmış şu güzel alıntı dikkatlerden kaçmıyor:

“Kaybolan Selamiçeşme’de unutulmaz simalar vardı ki, bunlardan biri Şişman Yanko idi. Asıl adı Yanko Ananyadis’ti. Tuhafiye işi ile uğraşırdı. Her türlü yünlü, peştamal, Amerikan bezi, ama ille de Selanik işi yünlü fanilalar satardı. Evinin bahçesinde o da üzümler yetiştirir, Rumların pek çoğu gibi, bunları satmaz, şarap yapardı. 1930’da Yanko Yunanistan’ın yolunu tuttu. Köşkün yeni yaşamı, Tevfik Sabuncu Bey ailesine açılıyordu. Ne var ki, bu ailenin yaşantısı Yanko’nunki kadar keyifle örülü olamadı. Tevfik Bey’in oğlu Orhan gırtlak tüberkülozundan dayanılmaz acılar çekiyordu ve hemen hemen hiçbir şeyi yiyemiyordu. Evin tüm neşesi sönüktü. Hatta rivayet olunur ki, bir bayram günü bahçenin cadde tarafındaki avlusuna her vakitki mahzunluğuyla oturmuş ve “ah!” demişti, “kurbanda kavurmalar mis gibi kokar, hiç olmazsa bir iki lokma yiyebilseydim…” Orhan, aynı yıl köşkün bahçesine de, bu dünyaya da veda edecekti…

Kızıltoprak’a giderken, Kadıköy İstanbul Anadolu Lisesi’nin bulunduğu yere yakın, semtin bu cümbüşlü, dünyevî havasıyla iç içe, bir dergâh yer alırdı: Mecidiye Dergâhı. Avlusu kırmızı tuğladan bir yapıydı. Bahçe kapısının iki tarafında birer çeşme vardı. Bahçede ulu ağaçlar olmayıp, erik, armut, ayva ağaçları gelişigüzel dağılmışlardı. Bahçenin ilerisinde küçük bir de mezarlık mevcuttu. 1925’te tekkeler kanununca kapatıldıktan sonra, Mecidiye Dergâhı iyice bakımsız bir hâl aldı. Önce mezarlık sökülüp yerine bir apartman dikildi. Bu apartmanın üçüncü katında oturan Mecidiye Dergâhı’nın son şeyhi Yusuf Fahri Baba, 1965 yılı itibariyle damı çökmüş hâldeki dergâhı seyreder ve ‘O da bizim gibi çöküyor’ derdi. Bugün dergâhtan geriye hiçbir şey kalmadı…”

Kadıköy’ün Kitabı’nda her metin özgün olduğu için okura keyif veriyor. Fakat bu keyif bazen de anlatılanların içeriğiyle bağlantılı olarak hüzne de dönüşebiliyor. Özellikle kitabın son bölümündeki “Ayrılıkların ve Kavuşmaların İstanbul Hâli: Haydarpaşa ve Karacaahmet” adlı metin bizi kederlendiriyor. Çünkü bir yanda geçici, öbür yanda uzun soluklu ayrılıklar anlatılıyor. Bu bölümden aldığım bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Haydarpaşa ayrılığın ve kavuşmanın İstanbul hâlidir. Bana öyle gelir. Bir gün Gebze-Haydarpaşa hattında çalışan banliyö trenlerinin birinde dinlediğim(yok hayır, yalnız dinlemekle kalmayıp tüm yaşanmışlıklarıyla birlikte tanıklık ettiğim) o öyküde bir kez daha fark ettim bunu. Trene Kartal’dan binmiş, Haydarpaşa’ya geliyordum. Makinist kabini ile ilk vagonun arasında küçük bir yük kompartımanının olduğu en eski banliyö trenlerinden biriydi. Oldum olası aracı idare edenlere (şoförlere, makinistlere) yakın olmayı sevdiğimden doğrudan bu ara bölmeye binmiştim. Benden başka, tren personeli olduğu anlaşılan iki adamla elli yaşlarında, şimdi saçının dağınık hâlini nedense yüzünden çok daha anımsadığım bir kadın vardı. Bir yandan, bu bölmenin küçük kapısından dışarıyı seyrediyor, diğer taraftan da konuşmaları dinliyordum. Kadının sözlerinin arasında, birkaç ay önce kaybettiği eşinin banliyö trenlerinde görev yapan eski bir makinist olduğunu anlıyordum. Bu, kuşkusuz, makinist ya da tren görevlisi olan bu iki adamla diyaloğunun kaynaklarını da ortaya koyuyordu. Ama bundan çok daha müteessir olan, ölen kocasının kadına vasiyetiydi. ‘Benim Haydarpaşa’da çok güzel günlerim oldu’ demişti adam, ‘Beni ne yapın edin, Haydarpaşa’ya gömün.’ Biz de Karacaahmet’e gömdük diye tamamladı sözlerini kadın ve o dakika gözlerini elinin ucuyla -kimseye göstermemeye çalışarak- sildi.”

“Kadıköy’ün Kitabı” düz mantıkla yazılmayan, birbirinden güzel özgün cümlelerle bezenmiş bir kitap. Tamer Kütükçü kitabında bilgiyle duyguyu aynı potada eritmeyi başarmış. Yazar, kitabında yaşanmışlıkları zaman ve mekân çerçevesinde betimleyerek anlatmış. Okur semtlerle ilgili ifadeleri okuyunca o semt adeta bir fotoğraf karesi gibi gözlerinin önünde beliriyor. Kadıköy’ün Kitabı’nda farklı yaşamlar ve farklı kültürler arz-ı endam ediyor. Söz konusu kitapta Kadıköy’ün mâzisine dair her şeyi satır aralarında bulabiliyorsunuz.

Kadıköy’ün Kitabı’nda semtlere dair mensur şiiri andıran yazılar fotoğraflarla zenginleştirilmiş. Fakat fotoğraflar siyah beyaz olduğu için biraz sönük kalmış. Keşke renkli olsaydı bu fotoğraflar. Bununla beraber kitapta semtlerle ilgili minyatürler de kullanılabilirdi. Yeni baskılarda bunların da dikkate alınarak kitabın albenisinin artırılması faydalı olur.

Tamer Kütükçü’nün Kadıköy Kitabı’nda İstanbul’un güzide ilçelerinden biri olan Kadıköy’e dair neredeyse yok yok. Kütükçü, Kadıköy’ün dününe ve bugününe adeta bir ayna tutmuş. Kitabı okurken daha önce gezmiş olduğunuz bu yerleri özlüyorsunuz. Yine kitabı okurken kendinizi Kadıköy adlı eşsiz bir tablonun karşısında hissediyorsunuz. Şehir kitaplarına meyli olanlara, özellikle İstanbul kitaplarından hoşlananlara mutlaka öneririm.

Yazarın Diğer Yazıları
BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.