Hani, Atatürk; “Efendiler; mebus olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, ama Sanatkâr olamazsınız “ diyordu.
Çünkü sanatkârlık, şairlik gibi doğuştan gelen bir yetiliktir. O ruhla yaratılmamışsanız, çok heves ettiğiniz halde sanatkâr olmanız söz konusu değildir.
Efendilik de; bilgi ister, görgü ister, ağırbaşlılık ister, yalansız, dolansız, hilesiz, bir ruh yapısı ister. Bu açıklamadan da çıkacak sonuca göre; zengin olabilirsiniz, toprak sahibi ağa olabilirsiniz, ama efendilik için aranan koşulları sağlayamamışsanız, “efendi” olamazsınız.
Gazetelerde bir haber vardı. Diyanet İşleri Başkanlığının bir bilim heyetine hazırlattığı İslâm Ansiklopedisinde iki isimden söz ediliyordu. Bunlardan biri Mustafa Sabri, diğeri de Dürrîzâde Abdullah. Her iki ismin sonuna da EFENDİ sıfatlarını eklemişler
Mustafa Sabri. Türk Kurtuluş Savaşını kazananlardan çok Yunan askerini ve Sevr’i savunuyor, Dürrîzâde Abdullah da, Atatürk ve yakın silah arkadaşlarına ölüm fetvası çıkaran zattı.
Bu konuda hangi Diyanet İşleri Başkanının bilgisi altında gerçekleşmiştir Ansiklopedideki bu iki isim, bilemiyorum.
Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığının başlattığı İslâm Ansiklopedisinin başlama tarihi çok eskilere dayanmaktadır.
İster, yukardan gelen bir emirle olsun, ister bu iki ismi hazırlayan ve kontrol edenlerce olsun, Yunan askerini ve Sevr’i savunan, Atatürk ve Milli Mücadeleyi (Kurtuluş Savaşını) başlatanlara ölüm fetvası verenleri “EFENDİ” diye tanımlayanları araştırıp ortaya çıkarmak gerekir. Bu, sıradan bir kusur değil bilerek yapılmış büyük bir hatadır.
Bu isimlerden biri İslâm Ansiklopedisinde, diğeri de Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisinde kaleme alınmış.
Sözünü ettiğimiz gazete, haberi, “Milli Mücadele Düşmanlarına Övgü” başlığıyla vermiş. Çok da yerinde bir görev yapmış. Pek çoklarının dikkatinden kaçmıştır. Şimdi önemli görev, bu hıyaneti işleyenleri bulup çıkarmaktır.